Fransız Senatosu, Cumartesi günü yaptığı oylamada ülke çapında protestolara sebep olan yasa taslağını kabul etti. Teklif, aşının kimi meslek gruplarının yanında kültürel etkinliklere katılım ve seyahat etmek için de zorunlu hale gelmesini öneriyor.
Emmanuel Macron hükümeti, meclise çok daha zorlu ve katı önlemler içeren bir yasa taslağı sunsa da özellikle çocuklar ve restoran-teras gibi mekanlara bu aşı kartıyla giriş meclisteki tartışmalar esnasında masadan kaldırıldı. Aynı zamanda yasanın yürürlüğe giriş tarihi Ağustostan Eylüle ertelendi.
Tüm bu oylama ve yasallaştırma süreci halkın tepkisinden azade gerçekleşmiyor. Geçen hafta düzenlenen protestolara 50 bin kişi katılmıştı, bu haftaysa sayı üçe katlanarak 160 bine çıktı. Le Journal de Dimanche gazetesinin “Ifop” anketinden gelen sonuçlar yaklaşık 3 Fransızdan birinin (%35) protestoları desteklediğini gösteriyor.
Her ne kadar bu protestolara destek 2018’den beri süren Sarı Yeleklilere varolan sempatiden düşük olsa da yine aynı anket Sarı Yeleklilerin bu protestolara özellikle aşı hakkının reddi konusunda destek olduğu görülüyor. Protestocular “sağlık diktatörlüğü”nde aşı kartının kişisel hak ve özgürlükleri ihlal ettiğini öne sürüyor.
Macron hükümeti yaz tatiline rağmen giderek artan sayılar karşısında kayıtsız kalamayarak hafta başında itaatsizlik durumunda ödenecek cezalarda ve alışveriş merkezlerindeki kurallar konusunda pek çok taviz vermişti. Senatonun kabulünün ardından şimdi sırada parlamentonun alt kanadının oylaması gerekiyor.
Yaptığı açıklamada kendisini savunan Emmanuel Macron, özgürlüğün sadece COVID aşısı reddinden ibaret olmadığını ve kimsenin kendi annesini ve babasını hatta kendisini hasta etme özgürlüğü olmadığını, Tahiti’ye yaptığı resmi gezide bildirdi.
Diğer ülkelerde durum ne?
Avrupa’da bu konuda yasalar çıkaran tek ülke Fransa değil. Güney komşu İtalya da geçtiğimiz hafta içinde belli eğlence aktiviteleri ve restoran erişimi için “yeşil” aşılanma kanıtı “pasaport” dağıtacağını açıklamıştı. Almanya’da ise durum çok daha karışık ve siyaseten bölücü.
Her ne kadar Angela Merkel, Fransız tipi bir yaklaşımın masada olmadığını açıklasa da bu hafta kendi hükümetinden Helga Braun, Alman gazetesi Bild’e verdiği röportajda vakaların bu hızda artması halinde bu tip önlemlerin şart olacağını dile getirdi.
Eylülde yapılacak seçimlerde Hristiyan Demokratların Şansölye adayı olacak Armin Laschet, Angela Merkel’in dümen suyunu izliyor gibi. Hükümetin şu an takip ettiği politikaların yeterli olduğunu ve “Özgür bir ülkede özgürlüklerin yalnızca birtakım gruplara verilemeyeceğini” söyleyen Laschet’nin Şansölyelik durumunda takınacağı tavrı bize göz kırpıyor.