Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı Türkiye için bir fırsat sunuyor. Bu Türkiye’nin Soğuk Savaş sırasında olduğu gibi Rusya’ya karşı bir siper olması ya da olmak istemesi değil. Türkiye, NATO’nun güneydoğu kanadında bir kez daha nöbetçi rolüne atanmak istemiyor.
Aksine, mevcut krizde Türkiye için fırsat, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarın Türkiye’yi başlı başına bir güç olarak algılanması anlamına gelebilir. İstanbul’daki Ukrayna-Rusya Zirvesi de bunun en önemli kanıtı. Ayrıca, son NATO Zirvesindeki İtalya ve Fransa devlet başkanlarının Erdoğan’a dirsek teması da bu duruma önemli bir işaret.
Türkiye’nin en önemli müttefikleri olduğu varsayılan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleriyle kronikleşmiş krizler için yeni bir başlangıç olabilir. Erdoğan’ı krizin nispeten erken döneminde Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile ilişkilerini geliştirmeye zorladı. Türkiye ile Rusya arasındaki Suriye, Libya, Dağlık Karabağ ve görünüşe göre Ukrayna’daki farklılıklara rağmen, ortaya çıkan diyalog ve ikili ilişkilerin genişlemesi, Ankara ile Batılı ortakları arasında daha fazla güvensizlik yarattı.
Rusya-Ukrayna Krizi , Erdoğan’a Türkiye’nin bölgesel sorun giderici rolünü geri alma ve bu süreçte Türkiye’nin Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık gibi oyuncularla birlikte küresel bir lider olduğu fikrini ilerletme fırsatı vererek, Erdoğan’a bir başka şans yaratmış olabilir.
2022 yılına girmeden önce, Türkiye uluslararası alanda izole edildi. Ankara’nın Avrupa ile ilişkileri, iki yılın büyük bir bölümünü Kıbrıs ve Yunanistan’ı karşı askeri güç gösterisi, Avrupalıları mültecileri salmakla tehdit etmesi ve Libya’da Fransızlarla çatışarak geçirdi. Ortadoğu’da Ankara’nın bölgedeki her büyük ülke ile zorlu, hatta düşmanca ilişkileri vardı.
Türkiye’nin Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısırlılar ve İsraillilerle bağları o kadar kötüleşmişti ki, bu ülkeler bölgede ve ötesinde Ankara’ya karşı çıkmak için birleşiyorlardı. ABD Başkanı Joe Biden’ın yönetimi, Dışişleri Bakanlığı kürsüsünden ara sıra gelen eleştiriler dışında, çoğunlukla Türkiye ve Erdoğan’ı görmezden geldi.
Sonrasında Türkiye tarafından dış politikada uygulamaya geçirilen “sorunsuz çember” politikasıyla birlikte kendi kendine verdiği hasarı onarmaya çalıştı. Tam bu dönemde Rusya Ukrayna’yı işgal etti. Bu noktada Ankara’nın Kiev’e silah tedariği ve hükümetin Rusya’ya yaptırım uygulamaması dikkat çekti. Hatta Rus oligarklarının süper yatlarının Türk hükümetinin açık onayı ile Bodrum ve Marmaris’te ortaya çıktı.
Türkiye’nin ne tamamen Ukrayna yanlısı ne de tamamen Putin karşıtı olamayacağı gerçeği, Erdoğan’a 2000’lerin ortalarında oynadığı rolü yeniden başlatması için bir fırsat sunuyor. Yeni gaz yollarında alternatif olmak , Rusya yaptırımlarına karşı delici bir geçiş noktası olması ve Suriye’de askeri operasyon yürütebilmesi için Rusya’nın hoşgörüsü öne çıkan başlıklar.
Elbette Putin, başkalarının nasihatini kabul etmez, ancak Erdoğan bu rolü oynamak için diğerlerinden daha iyi bir konumda. Ayrıca unutmamak gerekiyor ki Erdoğan önemli bir NATO ülkesinin lideri ve dolayısıyla Washington ve Brüksel’e giden bir kanal. Bunlar elbette söylemesinin yapmaktan daha zor olduğu ihtimaller ama Türkiye’den daha iyi konumlanmış bir ülke yok gibi görünüyor.
Türkiye’nin Avrupa, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de yapıcı bir aktör olabileceği fikrini geri almak ve güçlendirmek için başarılı olması eğer iktidar doğru hamlelerle devam ederse gerçekleşebilecek bir senaryo. Rusya Ukrayna Krizinin Türkiye’ye bir fırsat sunduğunu söyleyebiliriz. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel gücünün geri dönüşünde kritik bir faktör olabilir .