2010 yılında Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerinde mevcut otoriter yönetimlere karşı başlayan bir dizi halk ayaklanması, sonunda Arap Baharı olarak isimlendirilecek bir harekete dönüşmüştü. Mısır’daki darbelerin ardından 2011 yılında Suriye’ye de sıçrayan Arap Baharı hala sonuçlanamayan bir iç savaşa dönüştü. 2011’den beri dünya gündemini en çok meşgul eden olay: Suriye İç Savaşı, hala bir çözüme kavuşamadı. Peki geçen 12 yılda Suriye’de neler oldu ve neler değişti? Ya da değişmedi?
Muhalif grupların ayaklanmasına Şam Hükümeti’nin karşılık vermesiyle başlayan Suriye İç Savaşı; ABD, İran, Rusya ve Türkiye gibi bölgesel ve küresel güçlerin de müdahalesi ile uluslararası kamuoyunda önemli bir yer buldu. Tunus, Mısır, Libya gibi ülkelerde Arap Baharı olaylarının bastırılmasının üzerinden neredeyse 10 yıl geçmesine rağmen Suriye’deki iç savaş küçük bir bölgede olsa da hala devam ediyor. Çeşitli küresel ve bölgesel güçlerin kontrol noktaları ve ele geçirdikleri bölgeler arasındaki gerginlikler tam olarak sonlanmasa da Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin 2016-2019 yılları arasındaki başarılı operasyonları sonucu Suriye’nin yaklaşık %70’i Şam Hükümeti’nin ve Suriye Devleti’nin kontrolüne girmiş durumda.
Bu kadar uzun süren bir iç savaş ortamının getirdiği ekonomik ve toplumsal hasarın faturası da ağır oldu. Günümüzde ailesinden en az birini kaybetmemiş ve evi bombalanmamış bir Suriyeli bulmak neredeyse imkânsız. Uzun süren iç savaşın neticesinde Suriye vatandaşlarının hayatlarındaki ve ülkelerindeki birtakım değişikliklere de ayak uydurmaları gerekti.
Uluslararası Ambargo, Yüksek Enflasyon, İş Gücü Kıtlığı
Suriye’de yaşananlar her ne kadar iç savaş olarak nitelendirilse de uluslararası toplumun ve küresel ve bölgesel güçlerin de katılımıyla aslında bir 3. Dünya Savaşı tatbikatına dönüştüğünü, bir 3. Dünya Savaşı fragmanı olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Suriye İstihbarat Birimi El-Muhaberat’ın açıklamasına göre 2011-2019 yılları arasında Suriye’de izlenen telsiz sinyallerinde 134 farklı dilin kullanıldığı tespit edilmiş.
Suriye’nin ödediği en büyük fatura ise ülkeye uygulanan ambargo. Batı ülkeleri ve bölgedeki Arap devletleri tarafından Suriye’ye uygulanan ekonomik ve ticari ambargolar nedeniyle Suriye adeta ithalat ve ihracat yapamayan bir ülkeye dönüştü. Yaşanan ekonomik tıkanıklığın getirdiği yüksek enflasyon ise iş imkanlarının yüksek olduğu şehirlerinde bile insanların ortalama günlük 3-5 dolar bandında kazanç elde etmelerine neden oldu.
Suriye ekonomisindeki bir başka büyük sorun da iş gücü kıtlığı. 2011 yılında 24 milyon olan Suriye nüfusu 2023 yılı itibariyle 13 milyon. BM raporlarında 6 buçuk milyon insanın ülkeyi terk ettiği, 6 milyona yakın insanın ise ülke içerisinde yer değiştirdiği ifade ediliyor. Çeşitli verilere göre ortalama 580 bin ile 613 bin arasında bir nüfus da iç savaş süresinde hayatını kaybetti. Kaçak ve illegal yollardan Suriye’yi terk edip komşu ülkelere sığınan Suriye vatandaşlarının sayıları ise tam olarak bilinmiyor. Yaşanan kayıpların yarattığı boşluk da enflasyon ve üretimi büyük ölçüde etkiliyor. Bir tarım ülkesi olan Suriye’de gıda fiyatlarındaki artışın en büyük sebebi olarak kırsalda yaşan Suriyelilerin yerlerinden edilmesi gösteriliyor. Bununla beraber nitelikli iş gücündeki düşüş de ülkedeki hizmet sektöründe aksamaların yaşanmasına neden oluyor. Şu an Suriye’de tarım, hizmet ve imalat sektörlerinde çok büyük boşluklar olduğu resmi olarak ifade ediliyor.
Elektrik Kısıtlı, Akaryakıt ve Ekmek ise Tanzim Satışta
Uzun süren iç savaşın elbette altyapıya da bir etkisi olacaktır. Nasıl 2014’ten beri Rus işgali altında olan Ukrayna’nın Luhansk ve Donetsk bölgelerinde çok uzun süredir doğalgaz, elektrik ve telefon altyapılarında kıtlık varsa aynı problem Suriye’nin genelinde de var. Askeri garnizonlar, karakollar, hastaneler ve devlet daireleri haricinde Suriye’nin genelinde yapılan elektrik kesintileri 2016 yılından beri azalsa da hala devam ediyor. Elektriğin belirli saatlerde verildiği bölgeler olduğu gibi birçok iş yeri enerji ihtiyacını jeneratörler üzerinden karşılıyor. Coğrafi konumu sebebiyle güneş enerjisi potansiyeli yüksek bir ülke olan Suriye’de ne yazık ki güneş paneli bulup taktırmak ve elektrik ihtiyacını karşılamak oldukça lüks ve imkansıza yakın.
Bir diğer sorun ise temel ihtiyaç ürünlerine erişimde yaşanan kıtlık. Kırsal nüfusun ülke içinde ve ülke dışına göç etmesi sonucu gıda maddelerinde yaşanan kıtlığın çözümünü Şam Hükümeti tanzim satışta buldu. İhtiyaç sahibi ailelere verilen akıllı kartlar sayesinde (bu akıllı kartlara sahip olmayan bir Suriye vatandaşını bugün Suriye’de bulmanız neredeyse imkansız) halk, ekmek başta olmak üzere temel gıda maddelerini devlet destekli mağazalardan tanzim edebiliyor. Tanzim satışlarında her beş kişilik aileye 7 adet ekmek (toplam 900 gr.) 0,02 cent karşılığında günlük olarak veriliyor.
Tanzim satışa konu olan bir başka ürün ise akaryakıt. Suriye’nin milli petrolü günümüzde ABD destekli PYD-YPG terör örgütlerinin kontrol ettiği bölgelerde kaldı. Diğer bir ifade ile PYD-YPG terör örgütleri Suriye’nin milli petrol kaynaklarını ve petrol gelirlerini kendi ekonomik ve askeri çıkarları doğrultusunda ele geçirdi. Uluslararası ambargoların dayatıldığı Suriye ise dışarıdan petrol ithal edemiyor. Her 20 günde bir akıllı kartla 20 litre akaryakıt veren hükümet verilen akaryakıtın yetersiz kaldığının farkında. Bu yüzden Lübnan üzerinden kaçak olarak getirilen akaryakıtın kara borsada satışına müsaade ediliyor. Lübnan üzerinden getirilen kaçak akaryakıtlar kara borsada tanzim satışın ortalama 3-4 katı fiyata satılıyor.
Normale Döndürülmeye Çalışan Hayata Bir Darbe: 6 Şubat Depremi
Uluslararası kamuoyunda Suriye halav büyük iç savaştaymış gibi yansıtılsa da 2018 yılından beri Suriye’nin çok geniş bir kısmı Suriye Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde güvenli bölgeler haline getirildi. İç savaşın çok çetin yaşandığı yerlerde ağır hasar almış harabe binalar ve yerleşim yerleri ise olduğu gibi duruyor. Kaçıp gidecek yerleri olmayan yerli halk bir şekilde bu bölgelerde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor. Elektrik, temiz su, ısınma ve güvenlik yoksunluğunun olduğu bu bölgelerdeki büyük problemlerden biri de harabe yapılar arasında hala patlamamış veya pusulanmış askeri mühimmatlar olması. Bununla birlikte sosyal hayat birçok büyük şehirde normale dönerken savaşın izleri kısıtlı kaynaklar ile onarılmaya çalışılıyor. Barınma ve sağlık hizmetlerine yönelik oldukça düşük devlet teşvikli onarıma bir başka darbeyi de 6 Şubat 2023’te yaşanan deprem vurdu. Türkiye ve Suriye’de etkili olan depremde birçok yapı hasar alırken aradan 6 ay geçmesine rağmen Suriye deprem yaralarını neredeyse hiç saramadı. Bütün Dünya Türkiye’deki yıkıma odaklanmışken, insani yardımlar Türkiye’ye akmaya başlamışken Suriye’ye uygulanan uluslararası ambargo nedeniyle Türkiye’nin 10’da 1’i kadar insani yardım Suriye’ye ulaş(a)mamıştır.
Gelecekte Suriye’yi Ne Bekliyor?
Suriye İç Savaşı’nın ne kadar daha süreceğine dair net bir söylemek şu an için çok mümkün değil. Çünkü mevcut iç savaşın uluslararası aktörlerin de katılımıyla küresel bir krize dönüşmüş olması sürecin çözümünü daha da zorlaştırıyor. İç savaşın geldiği nokta bize krizin artık silahlı mücadele ile değil diplomasi ile çözülmesi gerekliliğini gösteriyor. Bu bağlamda mutlak çözüm Şam’daki Esad Hükümeti’nin; Rusya, İran, ABD, Türkiye ve Arap dünyası ile yapması gereken bir dizi müzakereye dayanıyor.
Batı dünyası için asıl önemli olan konu ise Suriye’den gelen mülteciler. 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı boyunca resmi rakamlara göre kayıtlı 6,7 milyon Suriyeli ülkeden göç etmiş. Bunların bir kısmı ise legal yollardan AB ülkelerine sığınmış ve iltica talebinde bulunmuş geçici koruma altındaki insanlar. Türkiye ise Suriye’nin ağırlıklı olarak kuzey ve kuzeydoğu bölgelerinden kaçan insanların en fazla göç ettikleri ülke oldu. Güney bölgelerinden göç edenler ise Lübnan’a sığındılar. T.C. İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada 4 milyon 900 bin kişi civarında kayıt altına alınmış Suriyeli sığınmacı olduğu belirtti. Fakat ana muhalefetin iddiasına göre açıklanan veriye kayıt dışı olan, Türkiye’ye kaçak olarak girmiş Suriyeliler dahil değil. Ana muhalefete göre Türkiye’de kayıt altında olan ve olmayan sığınmacı ve kaçakların sayısı 13 milyona dayanmışken, Göç İdaresi’nin açıklamasına göre Türkiye’deki yabancıların sayısı 17 milyon kişiyi buluyor.
Suriye yönetimi ise iç savaş sebebiyle ülkeyi terk eden nüfusun geri dönmesini istiyor. Ekonomik yeniden inşa ve kalkınma konusunda iş gücü kıtlığı çeken Şam Hükümeti ülkeden kaçan Suriye vatandaşlarının geri dönüşlerini planlıyor ve ülke dışındaki vatandaşlarına açık çağrı yapıyor. Yine de Suriye’deki yüksek enflasyon, düşük gelir düzeyi, belirli bölgelerdeki güvenlik sorunları ve uluslararası ambargonun ülkeye yaşattığı kriz geri dönüşü çok da cazip kılmıyor. Vatandaşların geri dönmeme sebeplerinden biri de ülkeden kaçan Suriyeli askerlik çağındaki erkeklerin silah altına alınma korkusu. Suriyeli araştırma kuruluşlarının yaptığı çalışmalar sonucunda Suriye’nin insani temelde tekrar inşa edilmesi için gereken para şu an için 400 milyar dolardır. Bu miktar sadece insani yaşam koşullarını kapsarken altyapı, ulaşım ve enerji gibi konuları kapsamamaktadır.
Yazının başında da belirtildiği gibi uluslararası aktörlerin ve terör örgütlerinin dahil edildiği 3. Dünya Savaşı simülasyonuna dönüşmüş Suriye İç Savaşı, olası bir dünya savaşının 24 milyonluk bir ülkeye yaşatacaklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Simülasyonun gerçeğe dönüştüğü 21. yy. dünyasında savaşın 7 milyar insana yaşatacaklarını gözümüzde canlandırabilmemiz mümkün mü? Bilmiyorum.