İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dağlık Karabağ: Tarih Sayfalarındaki Son İzi

“Dağlık Karabağ Azerbaycan’ın içine yerleştirilen ve her an patlamaya hazır olan bir bombadır”. Haydar Aliyev tarafından söylenen bu söz, Sovyetler döneminde kurulan Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti’nin ve Karabağ’ın dünya haritalarından silinen sınırlarının kaderini belirlemiş. 1992’den bu yana dinmeyen kanlı çatışmalar iki tarafta da geride on binlerce şehit ve daha da fazla gazi bıraktı. Karabağ’da yaşanan tansiyonu yüksek çatışmalar Azerbaycan’ı her seferinde ciddi zarara uğratır ve toplumda derin yaralar açardı. Ta ki sene 2020’ye kadar… Separatist Dağlık Karabağ yönetimi 2024’ün Ocak ayında sözde cumhuriyetinin lağvedileceğini cumhurbaşkanı kararında duyurmuştu. Peki olaylar bu noktaya nasıl vardı?

Özetlemek gerekirse Azerbaycan, İkinci Karabağ Savaşı’nda askeri ve diplomatik bir zafer kazandı. Sonrasında Azerbaycan’ın ordusu işgal altında bulunan 7 ilin hepsini ve Dağlık Karabağ’ın üçte birini kontrol altına aldı. Böylece yaklaşık 27 senedir işgal altında olan toprakların 70%’i kurtarıldı. Eski Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti’nden (DKÖV) Azerbaycan ordusunun kurtardığı araziler sayesinde ana toprak ile bir temas hattı oluştu. Bu temas hattı dahil olmak üzere eski DKÖV’ün sınırlarında Rus Barış Gücü birlikleri yürütüldü. Ve sorunların asıl kaynağı, bahsi geçen Rus birliklerin koruduğu ve “gözlemlediği” bölge oldu.

Peki kriz neden bu noktaya ulaştı? Eylül ayının başında Erivan, oldukça cesur ve tehlikeli bir adım attı. Başbakan Peşinyan’ın ‘’Rusya’yı güvenlik ortağı olarak seçmekte yanlış yaptık.” açıklamasının ardından Ermenistan hükümeti, 1 Eylül’de Roma Statüsü’nü onaylaması için parlemantoya başvurdu. Ermenistan Adalet Bakanı Minasyan, her ne kadar yapılan açıklamanın ve başvurunun Rusya ile hiçbir bağlantısı olmadığını iddia etse de durum hiç öyle gözükmüyor. Çünkü Roma Statüsü’nün kabulü, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ermenistan topraklarına ayak bastığı an gözaltına alınması anlamına geliyor.

Yaşanan gelişmelerin hemen ardından Ermenistan’ın Rusya büyükelçisi Moskova’da Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı ve Ermenistan’a üç sebepten oluşan protesto notası verildi. İlk sebep, Ermenistan’ın Roma Statüsü’nün onaylama sürecinin başlatması. İkinci sebep, Paşinyan’ın eşi, A.V. Akopyan’ın Ukrayna’nın başkenti Kiev’e giderek insani yardım göndermesi. Üçüncü sebep ise Ermenistan’ın ABD ile Ermenistan’da birlikte düzenlediği kapsamlı askeri tatbikat. Rusya’nın notada öne sürdüğü bu üç sebebin hepsinin aynı zaman aralığında gerçekleşmesi Ermenistan-Rusya ilişkilerini oldukça sarstı.

Zarar gören diplomatik ilişkilerin izlerini ise Putin’in Doğu Ekonomi Forum’da yaptığı konuşmasında gördük. Avrupa Siyasi Topluluğu’nun 2022’de Prag’da gerçekleşen ilk zirvesinde varılan mutabakat ve imzalanan beyannamede Putin, Azerbaycan’ın Karabağ üzerindeki egemenliğini tanımış olduğunu vurguladı. Buna ilaveten, Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova’nın verdiği mesajlar gerginliği tırmandırdı. Kendisi Ermenistan medyasında Rusya karşıtı propagandanın yürütüldüğünü belirtti ve Ermenistan hükümetini Prag’da attığı kendi imzasının ve kararlarının arkasında durmaya çağırdı. Hatta bu konunun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin arasında Soci zirvesinde konuşulduğunu iddia edebiliriz. Sonuç olarak, bu son gelişmeler Ermenistan’ı ve onun desteklediği Karabağ’daki Ermeni separatist birliklerini yalnız bıraktı. Ve Erivan, yalnızlığı iliklerine kadar hissetti.

O sırada sahada yaşanan gelişmeler de bir o kadar karışık ve tetikleyiciydi. 2022 Aralık ayından beri devam eden Laçın Koridoru’ndaki kriz son bir ay içinde iki tarafın da canını inanılmaz derecede sıkmaya başladı. Karabağ’daki yasadışı Ermeni birlikleri 2020’den beri devamlı şekilde bölgeye bu koridor aracılığıyla silah ve asker taşıyordu. Taşımacılığı ve Ermenilerin Kelbecer altın madenlerini yasadışı kullanmasını engellemek amacıyla Laçın Koridoru’nda Azeri gönüllüleri tarafından barışçıl bir protesto düzenlendi. Protestocular, Rus barış güçlerini Karabağ Ermenileri’nin Ermenistan’a bağlayan bu tek yolu kapatmak ve 4 aydan fazla kapalı tutmak zorunda bıraktı. 28 Nisan tarihinde Laçın Koridorun başında (Azerbaycan-Ermenistan sınırında) Azerbaycan’ın sınır kapısı kurmasıyla protestocular araziyi terk etti.

Laçın Koridoru üzerindeki bu gerilim bir süre devam etti. Ta ki haziran ayının ortasında gümrük askerlerinin Azerbaycan sınır kapısında silahlı saldırıya uğramasına kadar. Azerbaycan, o gün sınır kapısını insani yardım taşıyan yolcular dışında iki yönde de kapatmış oldu. Durum belli aralıklarla Eylül’e kadar devam etti. Bu süreçte Fransa gibi Ermeni yanlısı olan birçok devlet kızıl haç altında kendi insani yardımlarını Ermenistan’dan Karabağ’a iletmeye çalıştı ve Laçın Koridoru’nda Azerbaycan sınır muhafızlar tarafından engellendi. Bu tür provokatif adımlar Ermenistan’ın Azerbaycan hakkında oluşturmak istediği “katliamcı” imajının lehine çalıştı. Hatta meseleyi uluslararası platformlara taşıdı. Örneğin, 16 Ağustos’ta Ermenistan’ın talebi üzerine BM Güvenlik Konseyi’nde düzenlenen genel kurulda “Laçın Koridoru’nun blokajı ve insani kriz” başlığı altında bu konu görüşüldü ve tarafların konuşmaları dinlenildi.

Laçın Koridoru krizinin zirvesinde Azerbaycan bahsi geçen yolun açılmasının tek bir koşulla mümkün olacağını bildirdi. Eğer uluslararası ve Azerbaycan devletinden gelen tüm insani yardımlar Karabağ Ermenilerine Ağdam-Hankendi yolundan ulaştırılırsa Laçın Koridoru da gereken sınır kontrollerin sağlanmasıyla birlikte açılacaktı. Bu şart en son eylülün başında Ermeniler ve Rus barış güçleri tarafından kabul edildi ve Ağdam-Hankendi yolunun açılması ile uygulandı. Yaşanan gelişme gerilimi biraz da olsa düşürdü.

Fakat 9 Eylül’de Karabağ’da düzenlenen yasadışı başkanlık seçimleri Bakü’nün gazabına neden oldu. Bu seçim Karabağ Ermenilerin Azerbaycan toplumuna entegrasyon çabalarını ve barış girişimlerini boşa çıkardı ve zaten ateş sesin dinmediği sahada kan kokusunu daha fazla yaydı. Geriye ise sabrı tükenen bir Azerbaycan, Zangezur koridorun açılmasını dört gözle bekleyen Türkiye, siniri bozulan Rusya, yalanlarında boğulan Ermenistan ve herkes tarafından terk edilen Karabağ’daki Ermeni cunta rejimi kaldı.