İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

UZAYDAKİ REKABET

 

Dünyada uluslararası ilişkilerde var olan güç mücadelelerine ve rekabetlerine her gün şahit oluyoruz. Ancak bu rekabet sadece dünya ile sınırlı kalmıyor. Artık “uzayda” da rekabet söz konusu. Yeni çıkan haberlere göre Çin’in Tiangong Uzay İstasyonu’nun bu sene tamamlanması bekleniyor. Tiangong Uzay İstasyonu, Pekin’in önümüzdeki yıllarda uzayda da önemli bir aktör haline gelmesine ve hatta liderliğe emin adımlarla ulaşmasına büyük katkı sağlayacak gibi görünüyor. Pekin’in uzaydaki başarılarının yeni bir gelişme olmadığını da göz önünde bulundurursak planlanan “Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu” ve daha devam eden girişimleri ile, ABD’nin uzaydaki liderlik tahtını ciddi anlamda tehlikeye sokacağı öngörülüyor.

Buna ek olarak geçmişte NASA, Çin’i uzay araştırmalarından dışlamak için birtakım düzenlemeler geliştirdi. Güvenlik endişeleri sebebiyle NASA, Çin vatandaşlarıyla çalışılmasını yasakladı. Ayrıca 2011 yılında ABD Kongresi, NASA tesislerinde Çinli ziyaretçilerin ağırlanmasını da yasakladı. Son olarak 2013 yılında ise Çin vatandaşlarının NASA’dan feragat etmeden NASA tesislerine girmesi yasaklandı. Ancak tüm bu yasaklamalar Çin’i yıldıramadı ve Çin uzay alanında önemli araştırmalar yapmak amacıyla çalışmalara başladı. 2011 yılında NASA’nın yasaklamalarından sonra Çin; Pakistan, Malezya, Rusya ile uzayla ilgili iş +birliği anlaşmaları imzaladı.

Şu anda Çin’in uzay alanı ile ilgili üniversite ve enstitüleri, uzay şehirleri, yörünge altı fırlatma siteleri, uydu fırlatma merkezleri, izleme ve kontrol merkezleri, dahili takip istasyonları, denizaşırı takip istasyonları ve mürettebatlı uzay aracı iniş sitesi bulunuyor. Bunlara ek olarak Çin’in sadece Ay’a değil, Mars’a ve hatta daha da ilerisine yönelik çalışmalar yürütmesi bekleniyor.

Çin’in Ulusal Uzay İdaresi’nin asıl amaçları ise; uzay bilimi alanında ülkenin sahip olduğu konumu güçlendirmek, Ay’a mürettebatlı görevler icra etmek, Mars’a insansız görev ve mürettebatlı uzay istasyonu elde etmek.

1992 yılında Pekin, Çin’in uzay uçuş yeteneklerini geliştirmek için İnsanlı Uzay Programı’nı başlattığını duyurdu. Üç aşamadan oluşan bu programın ilk aşaması, insanlı bir uçağın uzaya fırlatılması ve mürettebatın güvenli bir şekilde dünyaya geri dönmesini sağlamaktı ve 2003 yılında bu başarıyı elde etti. İkinci aşama, uzun vadeli bir uzay istasyonunu destekleyecek uzay faaliyetleriydi. Son aşama ise otuz yıllık çalışmanın ardından Tiangong Uzay İstasyonu’nun tamamlanmasıydı.

Pekin, uzay araştırmalarında Moskova ile işbirliği sürecini yürütüyor. Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu (ILRS), Çinli ve Rus astronotların ay yüzeylerinde ve uzayda araştırma ve keşif yapmalarına imkan tanıyacak. ILRS, Roscosmos ve Çin Ulusal Uzay İdaresi tarafından geliştirilmekte olan planlı bir ay üssüdür. ILRS, keşif ve kullanım, ay temelli gözlem, temel bilimsel deneyler, teknik doğrulama gibi disiplinli ve çok amaçlı bilimsel araştırma faaliyetlerini yürütebilen, ay yüzeylerinde ve ay yörüngesinde inşa edilmiş kapsamlı bir bilimsel deney üssü olarak hizmet sunacak.

Pekin’in söylemlerine göre, bu iki ülke Ay’da bir üs inşa etmeyi amaçlıyor. ILRS’nin üç aşaması bulunuyor: Bunlar keşif (2021-2025), inşaat (2026-2035) ve kullanım (2036’dan itibaren) olarak ayrılmış durumda. Pekin’in bu hedeflerine bakacak olursak uzay araştırmalarında ilerleme kaydetmesi çok mümkün görünüyor.

Ancak Çin’in uzay araştırmalarındaki kapsamlı çalışmaları ABD’yi tedirgin ediyor. ABD’nin bu konu hakkındaki kaygıları; Çin’in uzay araştırmalarında ABD kadar ivme kazanması, aradaki açığı kapatabilecek güçte olması ve Pekin’in gelecekte uzayda artacak olan saldırı yeteneklerinin artması şeklinde sıralanabilir.

Çin’in uzay programının ana hedeflerinden birisi ise kendilerinin ifade ettiğine göre insanlığın dünya ve kosmos anlayışını genişletmek için uzayı keşfetmek olması. Çinli bilim insanları karanlık enerji, karanlık madde ve galaksinin evriminde gelişmiş araştırma hedeflerini gerçekleştirmek için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyorlar. Planlı bir ay üssü olan ILRS, apaçık şekilde ABD’nin uzaydaki liderliği için tehdit oluşturmakla beraber, Artemis Anlaşması ile doğrudan karşı karşıya kalıyor.

Ay yolculuğu programı olan Artemis Programı, NASA ve ticari uzay şirketleri ortaklığı ile yürütülen çalışmaları kapsıyor. Amacı ise kadın ve erkeği ilk defa Ay’ın Güney Kutbu’na indirmek. NASA bu program ile  uzun vadede Ay’a kalıcı yapılar için temel atmak, yerleşmek ve sonrasında Mars’a insan göndermeyi amaçlıyor. Kesin uçuşları 2022, 2024 ve 2025 olması beklenen program sonucunda, 2033 yılına kadar Ay’ın yerleşme ve kolonizasyon için hazır hale gelmesi planlanıyor.

ABD’ye göre Çin’in uzay için yürüttüğü politikalar, Pekin’in çıkarlarına daha elverişli hale getirmek için küresel düzeni yeniden inşa etme ve şekillendirme çabasını taşıyor. Çin ilerleyen yıllarda planlarının düzgün işlemesi halinde, uzay faaliyetlerini ve kurallarını kontrol etme avantajını da sağlayabilecek.

Çin’in uzay araştırmaları planlandığı gibi giderse, liderlik tahtına oturmaması için hiçbir engel kalmıyor. Ayrıca Çin’in yapay zeka sistemlerinin varlığı da ABD için uzayı çok daha tehlikeli hale dönüştürüyor. Tiangong’un uydu karşıtı yazılımları, Amerikan uydularını bozma ve kullanılamaz hale getirme potansiyeline sahip. Ancak bu durum ABD’ye tehdit oluşturmakla birlikte aslında iki ülke arasındaki rekabetin artması sebebiyle ABD için bir fırsat da doğurmuş oluyor. Bu gibi tehditlerle yüzleşmek istemeyen ABD, uzaydaki rekabetinde kendisinin en iyi versiyonu haline gelmek zorunda. Bu nedenle, Artemis Programı’na çok daha fazla önem vermesi ve programı geliştirmesi bekleniyor.

Her ne kadar uzak bir ihtimal gibi görünse de ABD ve Çin arasındaki bu rekabetin karşılıklı iş birliğine evrilmesi halinde durum daha “tehlikesiz” hale gelebilir. Her iki ülke arasındaki iş birliği her zaman varlığını bir köşede koruyacaktır.