İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Şi’nin Gelecek 10 yıl İçin Vadettikleri

Uluslararası toplum şimdi Şi Jinping’in uzun bir süre Çin’in en büyük lideri olarak iktidarda kalması için hazırlanıyor.

Geçtiğimiz 10 yıla bakarak gelecek Şi Jiping’in gelecek 10 yılda dünyayı neler vadedeceğini kurgulamaya çalışacağım. Elbette Şi, Çin’in kaderini tek başına belirlemecek: Çin’in geleceğini bir dizi başka faktör şekillendirecek. uluslararası sistem, ABD ile rekabet ve Çin’in ulusal özellikleri ve Tayvan meselesi.

Şi’nin 2012’de iktidara gelmesinden bu yana, Çin’in dış politikası ve dünya ile etkileşimi dört ana şekilde değişti. Birincisi, Çin artık gücünü gizlemiyor. Şi 2012’de dizginleri devraldığında, Çin’in GSYİH’sı Japonya’nınkini henüz geçmişti ve donanması hala Japonya’nınkinden daha zayıftı. Bugün Çin bir süper güç ve ABD’nin tek akran rakibi.

2012 yılında iktidara gelir gelmez “milli gençleşmeyi” ana hedefi olarak belirlemiş; bir yıl sonra, son derece iddialı bir Kuşak ve Yol Girişimi’ni duyurdu; ve 2017’deki 19. Parti Kongresi’nde Şi, Çin’in artık dünya liderliğinden ve uluslararası düzeni şekillendirme çabalarından çekinmeyeceğini belirtti. Parti Kongresi konuşması bir dönüm noktasıydı çünkü Çin’in eski lider Deng Xiaoping’in yakın zamana kadar Pekin’in bağlı olduğu dünya meselelerinde “düşük profil tutma” stratejisini daha hırslı ve proaktif bir dış politikaya doğru terk ettiğini açıkça teyit etti.

İkincisi, Pekin, zorlayıcı diplomasinin artan kullanımıyla daha iddialı bir dış politika benimsedi. Çin 43 yıl önce Vietnam’ı işgal ettiğinden beri savaşta değil ve Çin’in yükselişi hala barışçıl. Bununla birlikte, daha iddialı davranışa geçiş dikkat çekici olmuştur. Çin sadece askeri yetenekler inşa etmiyor. Bunları da kullanıyor – artan sayıda ve sıklıkta. Şi’nin hükümdarlığı altında Çin, Doğu Çin Denizi’nde, Güney Çin Denizi’nde ve Tayvan Boğazı’nda yeni bir normal oluşturdu.

Şi altında üçüncü bir değişiklik, ideolojinin geri dönüşüdür. Şi, kendisinin ve partisinin politika, ekonomi ve toplum üzerindeki kontrolünü sıkılaştırarak ve Çin’i giderek Batılı ve liberal fikirlerden uzaklaştırarak Maocu bir canlanma başlattı. Dış dünyaya açılma , son kırk yılda Çin’in ekonomik başarısının önemli bir parçası olsa da, bir dizi politika değişikliği Şi’nin Çin’i ters yönde hareket ettirdiğini gösteriyor. Parti devleti ekonomideki rolünü genişletiyor , medya ve internet üzerindeki kontrolünü güçlendiriyor.

Buna ek olarak, Şi, ulusal birliğe güçlü bir vurgu ve Pekin’in gördüğü gibi Tayvan’ın anakara ile yeniden birleşmesi de dahil olmak üzere toprak meselelerinde sert bir duruşla kendini gösteren Çin milliyetçiliğini besledi. Çin’in milliyetçi duyguları, Pekin’in resmi olarak Batı tarafından “aşağılama yüzyılı” olarak adlandırdığı , geçmişin adaletsizliklerine karşı sürekli kızgınlık beslemesiyle körükleniyor.

Şi yönetimindeki dördüncü büyük değişiklik, dış politika yapımının yeniden merkezileştirilmesidir. 1990’lar ve 2000’ler boyunca Çin , dış politikasında kademeli bir bölünme yaşadı ve merkez ve taşra düzeyinde artan sayıda ajans karar alma ve uygulamayı etkiledi. Xi, bu eğilimi tersine çevirerek daha merkezi ve kişiselleştirilmiş bir dış politikayla sonuçlandı . Parçalanmış bir sistemin bariz riskleri vardır, ancak tepede her şeye gücü yeten bir liderin bulunduğu oldukça merkezi bir sistemin tartışmaları ve alternatif görüşleri bastırması muhtemeldir.

Özetle, Şi, saltanatını Çin’in büyüyen gücüyle yakından ilişkilendirdi, biraz daha güçlü bir ideolojik kimliğe sahip daha iddialı bir dış politika izledi ve dış politika yapımında daha az tartışma ve muhalefete daha az yer verdi. Bu yaklaşım Çin’in çevresinde sürtüşmeye neden oldu ve Pekin’in Washington ve Avrupa başkentleriyle ilişkisini bozdu.Artık Çin son NATO raporundaki adıyla düzen karşı tehdit.Bu nedenle Şi’nin, iktidardaki bir sonraki dönemine girerken, inişli çıkışlı bir yolculuğa hazırlanmalıyız.