İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

SAVAŞTA YENİ BOYUT

Değişen ve gelişen dünya ile birlikte artık ülkeler ortaya çıkan yeni çatışma alanlarında bir dizi zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Özellikle uzay, siber alanlar, roket, uydu, bilgisayar ve telekomünikasyon alanlarında hızla gelişen teknoloji ile yıkıcı etkilerle de yüzleşmek zorundalar. Sosyal medya, sosyal ağ, sosyal mesajlaşmanın dünyada çok fazla kullanıcıya sahip olması ve ciddi anlamda yaygınlaşması sebebiyle savaşta yeni bir boyut da ortaya çıktı: “Cognitive warfare” yani Bilişsel Savaş.

Bilişsel Savaş

Bilişsel savaşta insan zihni “savaş meydanı” olma özelliği taşıyor. Buradaki amaç ise sadece insanların ne düşündüklerini öğrenmek değil aynı zamanda nasıl düşündüklerini ve düşünce ve davranışlarını nasıl değiştirmek gerektiği hakkında strateji izlemektir. Eğer başarılı bir şekilde bu amaç gerçekleştirilebilirse bir grup insan, birey veya örgütün inanç ve davranışlarını ciddi ölçüde değiştirebilme ve şekillendirebilme gücüne de sahip olunacaktır.

Bu güce ulaşmak demek, hedef olan kişi, toplum veya örgütün fiziksel saldırıdan daha kolay bir şekilde boyun eğdirilebilmesi anlamına da gelebilir.

Peki Bu Bilişsel Savaş Ne Yapabilir?

Bilişsel savaş, ülkenin mevcut yönetimi hakkında yoğun şüphe oluşturabilir, demokratik süreçleri yerle bir ederek ciddi tehlikeler doğurabilir, ülke içerisindeki iç karışıklıkları tetikleyebilir ya da ayrılıkçı hareketleri kışkırtabilir, ayrıca ülkeler arası ittifakları bile bozabilir.

Günümüzde bilişsel savaşın amacına ulaşabilmesi için bazı araçları kullanması gerekir. Siber, bilgi, psikolojik ve sosyal mühendislikten yararlanarak toplumda etkili olan bireyleri, grupları hedefler ve sosyal medyayı çok iyi biçimde kullanır. Toplum içerisinde kutuplaşmalar meydana getirebilir, halkta kuşkular oluşturabilir ve bir toplumun mekanizmasını, bütünlüğünü etkileyebilecek ve bozabilecek eylemlerde bulunabilir. Böylece hedef kişi veya toplum korunmasız ve savunmasız hale gelebilir.

Bilişsel savaşta aynı zamanda yanlış bilgi ve sahte haber yapma eylemleri de gerçekleştirilebilir. Çevrimiçi bir uygulamada yayılmaya başlayan bir yalan haber ile toplum içerisinde ya da dünya genelinde tartışmalar ciddi boyuta ulaşabilir. Buna ek olarak özellikle Twitter’daki gibi  “bot” hesaplar kullanılarak da bu eylemler gerçekleştirilebilir. Ancak sahte haber ya da yanlış bilgi her zaman gerekli olmayabilir. Bazen kamu görevlilerinin e-posta hesapları veya diğer hesapları hacklenerek, kişi hakkında utanç verici bilgiler ele geçirilir ve bu bilgiler sosyal medyaya aktarılabilir. Böylece hedef kişinin savunmasız kalması sağlanır ve görevinden istifa etmesi kolay hale getirilebilir.

Ancak bilişsel savaşı günümüzde daha da ciddi boyuta getirmek isteyen bir ülke var: Çin Halk Cumhuriyeti. ÇHC yapay zeka, sinirbilim ve sosyal medya gibi dijital ortamın gelişmesi ile ileride düşman beyninin doğrudan etkilenebileceğini iddia ediyor. Bunun gerçekten yapılabiliyor olması belki de düşman ile fiziksel bir arbede yaşamadan, teknik ve bilgisel yollar ile düşmanı hizaya getirmeyi kolaylaştırabilir.

Peki ÇHC, Tayvan’da Böyle Bir Eylem Gerçekleştirebilir Mi?

Rusya – Ukrayna savaşını uzaktan da olsa çok iyi inceleyen ve analiz eden Çin, bu savaş ile kendisine yeni stratejiler yaratma peşinde olabilir. Görüyoruz ki Rusya – Ukrayna savaşı sadece savaş alanında değil aynı zamanda kamuoyu üzerinde de görülüyor. Her ne kadar Rusya – Ukrayna arasındaki bilişsel savaş, savaşın gidişatını etkileyen ve muhtemel sonuca da önemli etkiler yapabilecek bir eylem olsa da tek başına yeterli görünmüyor.

Çinli analistler ve teorisyenler, bilişsel savaşın gerçekleşebilmesi için psikolojik ve yasal araçların da kullanılması gerektiğini ileri sürüyor. Düşmanı hem fiziksel, hem bilgisel, hem de bilişsel alanda yenmek gerektiği düşüncesine sahip olan Çin, zamanla bilişsel alanın çok daha önemli boyutlara ulaşabileceği görüşüne sahip.

Çinli stratejistler son yıllarda iletişim teknolojilerine odaklanmaya başladılar. Bilişsel alanın çok daha büyük boyutlara ulaşacağını iddia eden Çin, daha da geliştirildiği takdirde düşmanın beyninin doğrudan etkilenebileceğini ve düşmanın duygu ve eylemlerinin de değiştirilebileceği düşüncesine sahip. Bu gerçekleşirse beyni kontrol etme eylemi savaşlarda en kritik yöntem olacağa benziyor.

Bilişsel savaşın daha da geliştirilebilmesi için yapay zekanın ayrı bir önemi de bulunuyor. Yeni nesil yapay zeka alanında kendini geliştirebilen ülkeler, uluslararası sistemde muhakkak üstünlük kazanacak ve ulusal güvenliğin çizgisini kontrol edebilecek güçte olacaklardır.

ABD, Rusya – Ukrayna arasındaki savaşın, Çin’in Tayvan üzerinde uygulayabileceği politikaları ve işgal planlarını etkileyebileceği ihtimali olduğunu ileri sürüyor. Çin’in doğrudan Tayvan’ı işgal etmesinin maliyetinin fazla olacağını ileri süren ABD, Tayvan’ın kendi isteği ile boyun eğmesini gerektirecek eylemlerde bulunmasının ihtimalinin daha yüksek olacağı görüşünde. Aynı zamanda Çin, Tayvan toplumunun bölünmesini körükleyebilir ya da dezenformasyon yayabilir.

Rusya – Ukrayna savaşını değerlendiren Çin bilişsel savaşa odaklanırken, aynı zamanda mevcut fiziksel alanlara da yatırım yapmaya devam ediyor. Aynı anda hem bilişsel, hem bilgisel, hem de fiziksel operasyonların uyumunu sağlamaya çalışacaktır. Bilişsel savaşta bilginin en önemli unsur olduğu apaçık ortadadır. Diğer ülkeler de bunu göz önünde bulundurarak bilişsel savaş alanında kendilerini geliştirmek zorundadır. Ülkeler bulundukları coğrafyayı da göz önünde bulundurup aynı zamanda dış politikalarının gösterdiği işaretleri de kullanarak hedeflerini belirlemesi ve hedefin özelliklerine ve kapasitelerine uygun olarak belirli stratejiler geliştirmek zorundadır. Tek başına savaşı kazanmaya yeterli olmayacak olan bilişsel savaşın kara, deniz, hava, siber alanları ile entegre biçimde çalışması gerekmektedir. Sadece bilginin ele geçirilmesi ve ifşa edilmesi önemli değildir. Bu bilgilerin doğru strateji kullanılarak caydırma ve yıldırma etkisi de gerçekleştirebilmesi gerekmektedir.