İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

   NSU DAVASINDA ALMAN YARGISI SINIFTA KALDI

 

2000-2006 yılları arasında Almanya’da gerçekleşen ve Neo-Nazi seri cinayetleri olarak adlandırılan  ırkçı cinayetler sonucunda 10 kişi hayatını kaybetmişti. Saldırılar 8 Türk, Türk sanılan bir Yunan göçmen ve bir polis memurunu hedef almıştı. Saldırılar sonrasında soruşturma başlatılmış ve saldırıların Nasyonal Sosyalist Yeraltı isimli (NSU), Almanya’da faaliyet gösteren aşırı sağcı ve ırkçı görüşe sahip olan bir örgüt tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştır. Bu örgüt sadece ırkçı cinayetler işlememiş, ayrıca iki bombalı saldırı ve 15 banka soygunu da gerçekleştirmiştir. NSU terör örgütünün varlığı ise 4 Kasım 2011 yılında şans eseri ortaya çıkmıştır.

Cinayetler uzun bir süre açıklığa kavuşturulamamış ve Alman medyası cinayetlerin ardında mafya liderleri ve ailelerinin olabileceğini ileri sürmüş ve bununla ilgili “döner cinayetleri” adı altında haberler yaymaya başlamıştır.

NSU cinayetlerini gerçekleştiren sanıklar arasında; Uwe Böhnhardt, Uwe Mondlos ve Beate Zschaepe vardır. Uwe Böhnhardt ve Uwe Mondlos, 2011’de yaptıkları bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuşlar ve intihar ettikleri öne sürülmüştür. Beate Zschaepe ise son kullandıkları hücre evini ateşe verip delilleri ortadan kaldırdıktan sonra polise teslim olmuştur. 2013’te görülmeye başlanan dava 2018’de açıklanmış ve Beate Zschaepe’ye ömür boyu hapis cezası verilmiştir.

Ancak bu Neo-Nazi örgütü üyeleri uzun yıllar tespit edilememiştir. Bunun nedeni ise örgüt üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleri ile ilişki kurmalarıdır. Bunun ortaya çıkması ile Almanya’da büyük tartışmalar başlamıştır. Almanya Federal Haber Alma Servisi ise aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin belgeler, 4 Kasım 2011’den birkaç gün sonra imha edilince bu durum kamuoyunda büyük kuşku uyandırmıştır.

Almanya’da Yeşiller ve SPD Bavyera meclis grupları, bu olay ile ilgili ikinci bir araştırma komisyonu için önerge verdi. Bu yeni komisyon ile henüz cevaplanmamış sorulara yanıt bulunabileceği ve bakanlık ve siyasi karar alıcıların bu olay ile ilgili hatalarının ortaya çıkarılması amaçlanıyor.

Bozoğlu önemli açıklamalarda bulundu:

  • NSU yapılanması kesinlikle 20 kişinin organize ettiği ve koordineli çalıştığı bir yapılanma değildi. Sayıları birkaç yüz kişiyi bulan Almanya çapında faaliyet gösteren ve birbirleri ile haberleşen bir terör yapılanmasıydı. Bu yapılar bulunup dağıtılmadıkça NSU’nun yaptıklarının tekrar yaşanması an meselesi.”

2011’de kendini ifşa edene kadar NSU, on iki yıl boyunca 10 kişiyi katletti. Güvenlik birimleri ve yargı ise bu örgütün varlığını fark edemediler. NSU, savaş sonrası en tehlikeli ve en köklü aşırı sağcı terör örgütü oldu. Hala cevaplanmayan sorular ise kafa karıştırmaya devam ediyor:

  • 5 cinayetin ve Bavyera’da gerçekleştirilen saldırının kimler tarafından planlandığı hala belirsiz.
  • NSU için hedef noktaları oluşturan ve kaçış noktalarını belirleyenlerin kim olduğu belirsiz.
  • Güvenlik yetkililerinin 10 yıldan fazla bir süredir neden tamamen yanlış yöne gittiği ve saldırıların arkasındaki aşırı sağcı hareketleri neden bu kadar göz ardı ettiği belirsiz.
  • NSU çevresinde çalışan çok sayıda ajanın güvenlik makamlarına hangi bilgileri sağladığı belirsiz.

Almanya Federal Adalet Mahkemelerinin kararıyla NSU davası hukuki olarak sonuçlanmış ve kapatılmıştır. Verilen son karar ise bu saldırıların ırkçı bir çete tarafından işlenen seri cinayetler olduğu yönündedir ancak bunlar tam olarak açıklığa kavuşturulamadan dava kapatıldı. Davanın sonucunda NSU terör örgütünün ülke içindeki ağları ortaya çıkarılamadı. Dava ile ilgili belgelere ise 120 yıl yayın yasağı getirildi.

Geçmişte gerçekleştirilen NSU cinayetleri, günümüz Almanya’sında Neo-Nazilere örnek olmaya devam ediyor. “NSU 2.0” etiketi altında politikacılara, avukatlara, sanatçılara ve gazetecilere yönelik tehdit mesajları birkaç yıldır Almanya’da gündemde. Ancak bu tehdit mesajları ve e-postalar gönderilirken polis bilgisayarlarından alınan gizli iç bilgilerin kullanıldığı ortaya çıkarıldı. Bu olayın anlaşılması üzerine Frankfurt, Wiesbaden ve Berlin’deki çeşitli polis karakolları hakkında soruşturma başlatıldı. Bu bilginin açığa çıkması ile akıllara ilk gelen şey ise Neo-Nazilerin polis bilgisayarındaki bu bilgilere nasıl eriştiği ve kimin yardımıyla eriştiği oldu. Polis teşkilatına Neo-Nazilerin sızmış olabileceği de iddialar arasında. NSU’nun ülke içerisindeki ağları hala çok sağlam ve aşırı sağcı çevrede de çok aktif. Ayrıca bu tehdit mesajları, Neo-Nazilerin büyük bir  cesarete sahip olduklarını da gösteriyor. Peki bu cesareti nasıl ve kimler sayesinde buluyorlar?

NSU davasında Alman yargısının sınıfta kaldığını söylemek mümkün. 2018 yılından bu yana tam olarak 15 tehdit mesajı alan

Uzmanlar ise NSU’nun Almanya’da sadece buz dağının görünen kısmı olduğunu söylüyorlar. Almanya’daki Neo-Nazi örgütlerinin bulunduğu internet ağları örgütün organize olmasını kolaylaştırıyor. Gelecekte bu ırkçı saldırıların daha da büyümesi Almanya’nın tarihine bir kara leke daha sürebilir.