Ülkenin iki rakip hükümetinin liderleri arasında bir güç mücadelesi tırmanıyor. Libya’nın başkenti Trablus’ta dün çıkan çatışmalarda ölü sayısının 32’ye, yaralı sayısının 159’a yükseldiği bildirildi. 2020 ateşkes anlaşmasının ardından Libya’daki göreceli sakinlik tekrar kaosa sürüklendi. Peki ama neden ?
Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti’nin (GNU) geçen yıl planlanan seçimleri yapmaması nedeniyle görev süresinin dolmasının ardından Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi tarafından Şubat ayında Fathi Başağa Libya başbakanı olarak atandı.
Ülkenin doğusundaki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi geçmişte de benzer adımların atıldığı bir yer. Hatırlayacağınız üzere, Hafter’in ve siyasi müttefiki Akile Salih’in de atandığı meclis. Libya’da güç dengesinin değişmesi üzerine istediği gücü alamayan Fethi Başağa da karşı tarafa geçti.
Daha sonra paralel bir hükümetin lideri olarak Sirte’den faaliyet göstermeye razı olmuş gibi görünse de, ateskeşten beri GNU’ya başkanlık eden Başbakan Abdülhamid Dibeybe’ye bir ültimatom verdi. Başağa bu ay Dibeybe’yi Trablus’u zorla ele geçirmekle tehdit etti.
Bu durum, Başağa’nın Libya’nın kuzeybatısındaki askeri müttefiklerinin ara sıra kılıç sallamasıyla daha da arttı. Trablus’taki silahlı gruplar arasındaki son çatışmaların yerel dinamiklerini bir kenara bırakırsak, Dibeybe ve Basağa’nın meşruiyet ve otorite iddialarının, her biriyle aynı hizada olan iki gevşek askeri ve siyasi koalisyon arasında belirleyici bölünme sunduğunu söyleyebiliriz.
Trablus ve çevresindeki son çatışmalar, iki taraf arasında daha büyük bir askeri çatışmanın habercisi. Başağa’nın GNU’ya doğrudan meydan okumasına rağmen, Trablus merkezli hükümetin iktidarı konsolide etti ve Libya’nın petrol şefi de dahil olmak üzere güçlü aktörleri ortadan kaldırarak bunu gösterdi. Bu sebeple de GNU’nun askeri güçle devrilmesinin tek uygulanabilir yol olduğunu gören Başağa yanlısı koalisyon için bir ölüm kalım meselesi olacağı anlamına geliyor.
Her kampın dış destekçileri, Trablus’ta kontrolden çıkacak ve bölge çapında bir vekalet savaşını körükleyecek uzun süreli bir çatışma görmek istemiyorlar, bunun yerine Libyalı müttefiklerinin hızlı bir zafer kazanmasını umuyorlar. Bu kaynayan çatışmadaki tek gümüş astar, dış aktörler bu yaklaşıma bağlı kaldıkları ve aktif olarak dahil olmadıkları sürece, çatışmanın önceki savaştan daha kısa ve daha az yıkıcı olması durumudur.
Ayrıca an itibariyle, kazanma beklentileri iki kamp arasında eşit değil. GNU’ya bağlı kamp savunmada olacağından, düşmanı püskürtmek bir zafer elde etmek için yeterli olacaktır. İki kamp arasındaki mevcut güç dağılımına bakıldığında , GNU’ya bağlı kampın böyle bir saldırıyı püskürtebileceği görülüyor. Başağa kampının durumu çok daha zor.
Hafter geçmişte bunu daha büyük bir cephaneliğe ve aralıklı hava korumasına sahip olmasına rağmen başaramamıştı. Başağa kampı, Trablus’un savunma hatlarını kırmak için hem hava gücüne hem de daha ağır silahlara ihtiyaç duyacak. Tam da bu noktada şunu söylemek gerekiyor ki BAE’nin bu sefer saldırıyı desteklemesi beklenmiyor.
BAE’nin resmin dışında olması, Başağa kampının yaklaşan saldırısının başarı beklentilerini ciddi şekilde baltalıyor. Aslında, bu kampı Trablus’a saldırmaktan bugüne kadar alıkoyan şey, mevcut güç dengesi altında kazanma şansının çok az olması. Eğer Başağa kampı, zafer umutları elverişsizken saldırmayı seçerse, olası bir yenilgi durumunda tamamen marjinalleşme ile karşı karşıya kalabilir fakat beklemekte Dibeybe kampının daha da güçlenmesine neden olabilir.
Her ne olursa olsun Trablus’taki çatışma sonrası ortam, seçimler yoluyla kalıcı bir siyasi çözümün hala imkansıza yakın olduğunu ve çatışmaların devam edeceğini gösteriyor. Uluslararası toplumun Ukrayna savaşıyla meşgul olmasıyla Libya’da oluşan zemin Libya halkını yeniden çözümsüzlüğün ortasında bıraktı.