Son dönemlerde yaptığı füze denemeleri ile dikkatleri tekrar üzerine çeken Kuzey Kore, en son 28 Ekim’de Doğu Denizi’ne 2 balistik füze atarak bu yıl içerisindeki 28. denemesini gerçekleştirdi. Kuzey Kore’nin artan silahlanmasının arka planını incelemeden önce son dönemde yaşananları kısaca gözden geçirmek gerekir. Pyongyang (Kuzey Kore) yönetiminin 2022 yılında artan füze denemelerine ve nükleer silahlanmadaki ilerleyişine karşılık olarak ABD, Güney Kore ve Japonya 5 yılın ardından ilk kez 30 Eylül’de uluslararası sularda anti-denizaltı tatbikatı gerçekleştirdi. Bunun üzerine 4 Ekim’de Kuzey Kore 2017 yılından beri ilk defa Japonya’nın kuzeydoğusunu geçerek Pasifik Okyanusu’na balistik füze fırlattı. Yine karşılık olarak ortak tatbikat sırasında Doğu Denizi’ne karadan karaya 4 füze atışı yapıldı. ABD’nin ortak deniz tatbikatında görev alan USS Ronald Reagan gemisinin Doğu Denizi’ne tekrar konuşlandırılacağını bildirmesi üzerine Kuzey Kore’den yanıt niteliğinde 6 Ekim’de Doğu Denizi’ne 2 balistik füze atıldı. Bunun üzerine Güney Kore ve ABD 17-28 Ekim tarihleri arasında ortak savaş tatbikatı düzenleyeceğini bildirdi. Bunu “düşmanın Kuzey’e karşı savaş tatbikatı” olarak nitelendiren Pyongyang yönetimi, tepkisini 18 Ekim’de Güney Kore’nin tampon bölgesine top atışı yaparak gösterdi. Bunların yanı sıra Kuzey Kore tarafından yükselen bir diğer tehdit nükleer envanterini genişletmesi oldu. Kuzey Kore en büyük nükleer denemesini 3 Eylül 2017’de gerçekleştirdi. Hiroşima’ya atılan atom bombasının 16 katı gücüne sahip olan bu deneme bombası Kuzey Kore’nin yıllar içindeki nükleer silah gelişimini kanıtlar nitelikteydi. Kuzey Kore parlamentosu 8 Eylül 2022’de nükleer silah kullanımını düzenleyen yeni yasayı kabul etti. Bu yasa ile Kuzey Kore “nükleer veya nükleer olmayan bir tehdit” ile karşılaşması durumunda orduya direkt olarak nükleer saldırıları başlatma yetkisini verebiliyor. Güney Kore Savunma Bakanı Lee Jong-sup, Kuzey Kore’nin üçüncü yeraltı nükleer tesisini kurduğunu ve yeni bir nükleer test yapmaya hazırlandıklarını bildirdi. Bunun üzerine ABD Savunma Bakanı Austin ortak tatbikatın uzatılacağını açıkladı. Kuzey Kore’nin nükleer alandaki gelişimi, sadece Kore Yarımadası ve Doğu Asya bölgesini değil aynı zamanda uluslararası barış ve istikrar için büyük tehdit oluşturuyor.
Tüm bu gelişmeleri yorumlayabilmek ve Kuzey Kore’nin silahlanma politikasının arka planını okuyabilmek için Kuzey Kore’nin kuruluş yapısına bakılması gerekir. Kore Yarımadası’nın 1910 yılından II.Dünya savaşının sonuna kadar Japonya’nın işgali altında olması ve ülkenin emperyalizm ile komünizm arasında bölünmesi Kuzey Kore’nin tehdit algısı üzerine kurulmasına sebep oldu. Küba Krizi döneminde SSCB’den yardımın kesilmesi Kuzey Kore’nin daha da yalnızlaştırdı ve bugünkü ideolojisi olan Cuçe’yi (Juche) geliştirdi. Cuçe ideolojisine göre devlet iç ve dış politikayı yönetmeli ve ülkede her açıdan tam kontrol sağlamalı. Buna göre Kuzey Kore dış müdahale ve yardım almadan tamamen bağımsız ve kendi kaynaklarını kullanan bir devlet olma amacını taşır. Hiroşima ve Nagazaki’de meydana gelen nükleer patlamalar sonucunda Japonya’nın ABD’ye boyun eğmesi Kuzey Kore’nin nükleer gücün önemini fark etmesini sağladı. O dönem ABD’nin Kuzey Kore’ye karşı nükleer tehditte bulunması, SSCB ile ilişkilerin zayıflaması ve tarihten gelen kurban psikolojisi Kuzey Kore’yi nükleer silahlanmaya itti. Kuzey Kore yıllarını nükleer silah üretmeye adadı ve ekonomisini bunun uğruna harcadı. Cuçe ideolojisi 1972 yılında anayasaya geçirilerek Kuzey Kore’nin resmi ideolojisine dönüştü. Uluslararası sistemdeki diğer aktörler Kuzey Kore’nin nükleer gelişimini önlemek amacıyla Kuzey Kore’yi, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı (NPT) imzalamaya zorladı. Özellikle ABD 11 Eylül saldırısı sonrası bu konuda daha da hassaslaştı ve nükleer silahların terör örgütlerin eline geçebilme olasılığı büyük bir tehdit unsuru haline geldi. Kuzey Kore’nin NPT’yi imzalamasına rağmen nükleer silahlanmadan vazgeçmemesi ve 2002 yılında 2. nükleer krizin yaşanması ABD ile olan ilişkilerinin daha da gerilmesine sebep oldu. Tüm bu gelişmelerin ardından Kuzey Kore 2003 yılında NPT’den ayrıldı. 9 Ekim 2006’da Kuzey Kore’nin nükleer bomba patlatmasıyla dünyada nükleer silaha sahip olan ülke sayısı 9’a yükseldi. Kuzey Kore’nin 2017 yılındaki hidrojen bombası denemesine karşılık olarak ABD Başkanı Donald Trump, Kuzey Kore’ye karşı nükleer silah kullanılmasına hazır oldukları yanıtını verdi ve Kuzey Kore – ABD arasındaki gerilim daha da arttı.
Sonuç olarak bakıldığında Kuzey Kore, Güney Kore’nin II.Dünya savaşından beri emperyal güçler tarafından işgal altında olduğunu düşünüyor. Bu nedenle hem Güney Kore’yi hem de Japonya’yı tehdit algılayarak politikalarını günbegün daha da agresifleştiriyor. Dünya gündeminin Rusya – Ukrayna savaşıyla ilgilenmesinde güç boşluğu elde eden Kuzey Kore BM Güvenlik Konseyi’nin eylemsizliğinden yararlanarak konjonktürü avantaja çevirmektedir. Füze denemelerini ve nükleer gücünü arttırarak bunu meşru hale getirmeyi amaçlayan Kuzey Kore, uluslararası sistemdeki elini sağlamlaştırarak arenadaki pozisyonunu güçlendirmektedir. Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un’un “Nükleer silahlar dünya üzerinde var olmaya devam ettiği sürece, Kuzey Kore nükleer silah sahibi olmaya devam edecektir” açıklaması Kuzey Kore’nin nükleer silahlanmadan vazgeçmeyeceğini gösterirken yakın dönemde nükleer silah denemesi yapabileceğine dair bir işarettir. Buna göre Kuzey Kore politikalarının ülkenin ideolojisi ve tarihten gelen hassasiyetleri analiz edilerek yapılması günümüzdeki eylemlerini kavramak açısından önem arz etmektedir.