Rusya – Ukrayna arasındaki savaş gün geçtikçe daha da alevleniyor. 30 Eylül’de Ukrayna’da işgal edilmiş topraklarda düzenlenen “sahte referandumun” ardından Rusya bu bölgelerin resmen kendisine ait olduğunu ilan etti. Bu olayın ardından geçtiğimiz günlerde Kırım’daki Kerç Köprüsü’nde şiddetli bir patlama meydana geldi.
Gerçekleşen bu patlamanın ardından Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Podolyak, bu patlamanın sadece bir başlangıç olduğunu, yasadışı olan her şeyin yok edilmesi, çalınan her şeyin Ukrayna’ya iade edilmesi gerektiği ifadelerinde bulundu. Kırım’a ulaşım sağlayan Kerç Köprüsü 20 farklı koruma sistemi ile saldırılara karşı korunuyordu ve Rusya bu köprünün hiçbir zaman saldırıya uğramayacağını iddia ediyordu. Ama durum şu an tam tersini gösteriyor.
Saldırıyı Ukrayna’nın tek başına planlaması ve gerçekleştirme ihtimali düşük görünüyor. Savaşın en başından beri yabancı istihbarat servislerinden yardım alan Ukrayna’nın burada da destek aldığı ihtimali bir hayli yüksek. Rusya bu patlamanın meydana gelmesinden sonra Ukrayna’ya savaş ilan etti. Rusya’nın bulunduğu ifadelere göre savaşın boyutu genişleyecek. Ancak Rusya’nın şu zamana kadar söylemlerini karşılayacak eylemlerde bulunamadığı da apaçık ortada.
Rusya Devlet Başkanı Putin ise bozulan imajını daha da baltalamamak için ne gerekiyorsa yapılması gerektiği düşüncesinde görünüyor. Kendi doğrularına körü körüne inanan Putin, sürekli nükleer tehdidi öne sürüyor. Ancak burada sorulması gereken bir soru ortaya çıkıyor. Rusya içerisindeki seçkinler ve halk bu konuda başkanlarına eşlik edecek mi yoksa Putin kendi sonunu kendisi mi hazırlayacak?
Rusya Ukrayna’ya saldırdıktan sonra Ukrayna’nın Rusya’ya karşı güçlü cevap verişleri karşısında yalpalayan Putin planlarında değişikliğe gitmek zorunda kaldı. Savaşı devam ettirip Ukrayna hükümeti ve ordusunun bitkin düşeceğini varsaydı. Hem savaşın varlığı hem de var olan ekonomik zorluk daha da beter hale gelince er ya da geç Ukrayna’nın teslim olacağını düşündü. Planlarında Kiev’i düşürüp sonrasında Ukrayna’da kalıcı bir Rus varlığı oluşturmak olan Putin yine başarısız oldu. Hedefe ulaşmak için yapılan taktikler temelden revize edildi ama sonuç nafileydi. Hal böyle olunca Putin, elinde kalan tek koz ile tehditler savurmaya başladı.
Ukrayna’nın geniş bir bölümünün – Luhansk, Donetsk, Kherson ve Zaporizhzhia – Rus toprakları olduğunu iddia eden Rusya Ukrayna ile savaşırken, aynı zamanda Batı’nın Ukrayna savaşına dolaylı yoldan dahil olması ile birlikte Batı ile de savaşmaya başladı. Putin, Ukrayna’ya yardım edilmesinin sonunun Batı ile kaçınılmaz bir çatışmaya yol açacağını düşünüyor. Avrupa her ne kadar çok fazla yardım sağlamıyor gibi görünse de Ukrayna’ya istihbari anlamda ciddi yardımlarda bulundu ve bulunmaya da devam ediyor.
Bazı kesimler tarafından Batı’dan istihbarat yardımı alan Ukrayna’ya karşı Rusya’nın nükleer kullanmaktan başka çaresi olmadığı düşünülüyor. Kremlin’in sürekli nükleer şantaj ile gündemi meşgul etmesi de bu yüzden. Rusya’daki bazı yorumcular ve yetkililer sürekli Ukrayna’da nükleer silahların kullanılması gerektiği söylemleri ile gündemdeler. Hatta Rusya’da durum o kadar ileri derecede ki Rus bilgi paylaşım uygulaması Telegram’da ciddi boyutlarda Ukrayna’da Rusya’nın taktik nükleer silah kullanma meşru hakkı olduğunu ileri süren binlerce gönderi bulunuyor. Bu sadece Batı’yı korkutmak için sürdürülen bir kampanya mı yoksa köşeye sıkışan bir Rusya’nın kararlılık iddiası mı bunu şimdilik bilemiyoruz. Nükleer savaşın kazananı olmadığı apaçık ortada ancak Putin’in söylemlerine bakacak olursak kendisi dünyayı nükleer kullanma tehdidiyle şekillendirmeye çalışıyor gibi görünüyor.
Putin’in kendi ülkesinde şovenist kesimi dahil etmezsek ciddi anlamda karşıtları da mevcut. Yakın zamana kadar Rus halkının büyük bir kısmı Kremlin’in uyguladığı politikaları kabul ediyordu. Ama bu kabul süreci ülkedeki seferberlik ilanı ile son buldu. Rusya, işgal başladığından beri hayatlarını öyle ya da böyle bir şekilde yaşayan halkın doğrudan katılımı olmadan savaştı ancak seferberlik ilan edildikten sonra Kremlin ile Rus halkı arasındaki sözleşme bozuldu. Putin, Ukrayna’da zafer kazanmak pahasına kendi halkının desteğini feda etti. Ukrayna’da oynadığı kumarı kazanmak için Putin ileride taktiksel ve mantıksal kararlar alabilecek mi bunu ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Aynı zamanda Rusya’daki seçkinlerin de belli bir kısmı Putin’in görüşlerini desteklemiyor. Putin gibi binlerce Rus’un hayatını tehlikeye sokma düşüncesinde değiller. Bu senaryoda bedeli ne olursa olsun ödeme kapasitesine sahip tek kişinin Putin olduğunu düşünüyorlar. Bazı uzmanlar bu savaşta durumun daha kötüye gitmeyeceğini öngörüyor ama nükleer tehdit hala varlığını koruyor. En önemlisi Putin her ne kadar köşeye sıkışmış olsa da zafer kazanacağına inanıyor.
Peki işlerin bundan daha kötü bir duruma evrilmesi sonucunda neler olabilir? Rus kuvvetleri Ukrayna’yı yenilgiye uğratamazsa ve Batı Ukrayna’ya askeri ve istihbari yardımlarına devam ederse PUTİN’E göre geriye tek bir seçenek kalıyor : Nükleer. Bu konu cidden masaya yatırılırsa aynı zamanda bugün birçok kişinin düşünmekten kaçındığı en kötü senaryoyu desteklemeye cesaret edemeyen Rus seçkinler ve en üst düzeydeki yöneticiler arasında da belirleyici bir an gelmesi bekleniyor. Rusya’nın iç siyasi koşulları, yetkililer arasında meydana gelebilecek itaatsizlik Rusya’yı daha da çıkmaza sokacaktır. Putin’in nükleer kullanması durumunda Ukrayna, Rusya ve tüm dünya için zehirli bir hap haline gelecektir. Rusya, yenmeye çalışırken aslında kendisini yenilgiye mahkum edecektir.