İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

 KİM, KİMİN TARAFINDA?

 

Rusya – Ukrayna savaşı uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemi de beraberinde getirdi. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile uluslararası sistemdeki kutuplaşma hareketleri kendini daha da gün yüzüne çıkardı. Ancak uluslararası ilişkiler alanında bloklara ayrılmış dünyada, kutuplaşmaya girmek istemeyen ve tarafsızlık politikalarını devam ettirmek isteyen, yani “bağlantısız” kalmak isteyen ülkeler de mevcut.

İlk olarak Soğuk Savaş döneminde ortaya çıkmış olan, Batı ve Doğu bloklarında hiçbir şekilde yer almayan “Bağlantısızlar Hareketi”ni kısa bir özet geçelim. Bağlantısızlar Hareketi, Soğuk Savaş döneminde 100 üzerinde ülkenin bir araya gelerek, kendilerini hiçbir bloğa dahil etmeyen üçüncü bir blok olarak karşımıza çıkıyor. Bu hareketi izleyenler genellikle Asya, Afrika, Güney Amerika ve Orta Doğu ülkeleriydi. Yani Bağlantısızlar Hareketi’ni izleyen bu ülkeler, Batı dünyasındaki bölünmelere, egemenlik ve güç mücadelelerine dahil olmak istemediler.

1979 yılında I. Havana Bildirisi’ne göre bu bloğun amacı; “Bağlantısızlar Hareketine üye ülkelerin milli bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini sömürgecilikten, yayılmacılıktan, ırkçılıktan ve her türlü dış baskı, istila, işgal ve dış müdahalelerden korumaktır.”

Ancak bazı kesimler tarafından günümüz siyasi dünyasında Bağlantısızlar Hareketi çok anlamsız ya da gerçekleşmesi mümkün olmayan bir durum olarak algılanıyor. Rusya – Ukrayna savaşı dolayısıyla bugün Batı ittifakı, Soğuk Savaş döneminden bile daha fazla birbirine entegre olmuş görünüyor. Hatta yakın zamana kadar tarafsız kalan Finlandiya ve İsveç bile tarafsızlığını savaş dolayısıyla bozmak durumunda kaldı.

Ancak gözden kaçırılan bir nokta bulunuyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile Bağlantısızlık, güneydeki ülkeleri cezbeden bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Afrika, Asya hatta Latin Amerika’daki birçok ülke, savaştan belli bir süre sonra Batı ittifakına karşı belirsizlik, Rusya’ya yapılan yaptırımlara karşı gönülsüzlük içinde görünüyor. Bu ülkeler açıkçası yeni bir Soğuk Savaş dönemini yaşamaktan çekiniyor. Bağlantısız ülkeler daha çok gıda ve finans, güvenlik ihtiyaçları, iklim değişikliği gibi insan yaşamını ciddi anlamda tehlikeye sokabilecek varoluşsal tehditleri daha fazla önemsiyor. Buna ek olarak, uluslararası sistemdeki mevcut düzenin bu tür sorunları çözmekte yetersiz kaldığı görüşüne sahipler. Ayrıca bu ülkeler, küresel kutuplaşmaları kendi ülkelerinin çıkarlarına ters orantılı olduklarını düşünüyor.

Soğuk Savaş döneminde dünya, Doğu – Batı olarak iki farklı bloka bölününce küresel düzen de değişmeye başladı. Ancak o dönemde Hindistan, Mısır, Endonezya gibi ülkeler ne NATO kanadını ne de Varşova Paktı’nı tercih ettiler. Bu ülkeler, her iki blokla da ayrı ayrı iş birliğini ve pazarlıklarını güçlendirdi ve uluslararası sistemdeki blok kavgalarından elinden geldiğince uzak durmayı başarabildiler. Buna ek olarak Bağlantısızlar Hareketi, mevcut dünya politikasında “Apartheid” rejime, sömürgeleştirmeye ve ırkçılığa karşı iyi bir mücadele verdi.

Ancak bazı kesimlere göre Soğuk Savaş dönemindeki bu hareket mantıkdışı olarak görüldü. ABD, Bağlantısızlara karşı önyargı ile yaklaşırken, Sovyetler Birliği önyargıdan çok Bağlantısızlar ile iş birliği yapmanın daha kazançlı olabileceğini önceden kavradı.

Ancak şu an dünyanın içinde bulunduğu duruma bakacak olursak, vaziyet Soğuk Savaş döneminden daha karmaşık görünüyor. Bugün bir tarafta ABD ve Batı dururken, diğer tarafta Çin ve Rusya büyüyen güçler olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum hem ABD hem de Batı açısından “taht kavgaları” olarak görülüyor. Bağlantısız kalmak isteyen ülkeler ise şu an savaşın getirmiş olduğu yüksek enflasyon, gıda krizi, yaygın borç krizi ve dünya ekonomisinin aldığı ciddi yaralanmalara odaklanmış durumda. Bulunduğumuz mevcut dünya düzeninin, dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirmek için yeterli olmadığı görüşüne sahipler. Bu ülkelere göre tek bir gücün egemenliğinin mantıklı bir açıklaması da bulunmuyor.

ABD, Çin, Rusya gibi ülkeler arasındaki rekabet, diğer ülkelerin üçüncü bir yol aramaya başlamasına ve aslında kendi kendilerine yeterlilik oluşturabilme çabalarını arttırmaya yönelik adımlar atmaya zorlayabilir gibi görünüyor. Ayrıca Çin ve ABD ile ticaret ortaklığından vazgeçmek istemeyen bu ülkeler Çin ve ABD arasında seçim yapmak gibi bir hedefe de sahip değiller. Kendi çıkarları açısından herhangi bir blokta yer almak bu ülkeler için cazip bir seçenek olarak görülmüyor.

ABD, Çin ve Rusya gibi güç oranları yüksek olan ülkeler diğer ülkeler üzerinde taraf seçme açısından baskı yürüttüklerinde, herhangi bir taraf seçmek istemeyen ülkeler “bağlantısız” kalma girişimlerini sürdürebilir. Çünkü bu ülkeler için herhangi bir taraf seçmek, sahip oldukları şeyler ve çıkarları açısından yararsız bir hareket olarak görülüyor. Her iki tarafla da iyi iletişim, ortak projeler yürütmek herhangi bir tarafta bulunmaktan daha mantıklı görünüyor.

Kısaca Rusya – Ukrayna savaşı ile birlikte “Bağlantısızlar” tekrar yaklaşımlarını öne sürebilir ve mevcut politikalarına yeni düzenlemeler ve iyileştirmeler getirmek isteyebilirler. Ülkelerin dostlarının değil çıkarlarının olması sebebiyle bu ülkeler için herhangi bir taraf seçimi yapmak gereksiz ve mantıksız olarak algılanıyor.