Türkiye dün İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesine karşı koyduğu engeli kaldırdı. En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyecek olursam bunun tarihi bir zafer olduğuna inanan , Erdoğan’ın dünya lideri olduğuna da inanır. Ortada ne bir zafer var , Ne de güçlü bir lider var.
Bu söylediğimi de aslında Esenboğa Havalimanında Erdoğan’ın kendisi NATO Zirvesi’ne katılmadan önce “kuru laf değil netice istiyoruz” sözleriyle teyit etmiş konumdadır ki Türkiye masada mecbur kaldığını imzalamıştır. Erdoğan kuru laf istemiyoruz söyleriyle gittiği Madrid’de lafla, sözle ve icraate geçilmeden İsveç ve Finlandiya blokajlerini kaldırmıştır. Türkiye, 70 yıldır ilk kez NATO’da tüm kozlar elindeyken çok azına yetinmiştir.
FETÖ’nün , PYD’nin ve YPG’nin ilk kez bir Batılı ülke tarafından terör örgütü sayılması önemlidir fakat unutmamak gerekir ki bu bir NATO anlaşması değildir. Bu sebeple de aslında tüm Batı tarafından kabul ettirilmiş de değildir. Belki de ettirilmesi için son şansta bu anlaşmaydı. Bunun dışında da İsveç ve Finlandiya’da taahhüt etmiş durumda olsa da uygulama konusunda ciddi sıkıntılar olacak. Nitekim Andersson’da bugün öğlen saatlerinde “Türkiye’nin her terörist dediği terörist değildir” diyerek beni doğruladı.
Olabilir değil de olacak diyorum neden mi ? Çünkü daha bir kaç gün önce İsveç’te bir televizyon kanalında Mazlum Kobani söyleşi veriyordu. İskandinavlar’da demokrasi ve düşünce hakları çok farklı noktada.Ayrıca 80 darbesinden itibaren oluşan ciddi bir lobi var. Biraz bakış açılarını anlamanız için Netflix’te “The Girl From Oslo” dizisini önerebilirim. Kısa vadede belki Türkiye’nin isteklerini kabul edip uygulayabilirler çünkü Rusya’ya karşı ciddi bir korku hakim fakat sonrasında orta ve uzun vadede Türkiye bu anlaşma metninin uygulanamadığını deneyimleyecek.
Nitekim Türkiye son dönemde tarihi anlaşmalar diye imza attırılan tüm anlaşmalarda da masadan çıkan sonucun gerçeğe dönüşmediğini görmüştür. Örnek vermek gerekirse AB ile Mülteci anlaşmasına bakarsak şu anda AB ülkelerine vizesiz girmemiz gerekmez miydi ? Rusya ile imzalanan Soçi Zirvesine göre terör gruplarının Suriye’nin kuzeyinden uzaklaştırılıp Suriye’nin toprak bütünlüğü korunması taahhüdü de gerçekleşmez miydi. Ya da ABD’nin sayısız örnek arasında F-35 taahhüdün sonunu bilmeyeniniz var mıdır ?
Bu sebeple ABD için Soğuk Savaş dahil Rusya’ya karşı tarihin en büyük zaferlerinden birini bu kadar ucuza mal etmemeliydik. Çünkü çok daha fazlasını vermeye razı olmaktan başka çareleri yoktu. Büyük ihtimalle Türkiye’yi ve hükümeti başka konular üzerinden sıkıştırmış ve işi hızlıca kabul noktasına getirmiş olabilirler. Dün havalimanındaki Erdoğan’a kadar bu konuda çok net olan birinin birkaç saat içerinde bu kadar ikna olmasının tek nedeni başka çaresinin olamamasıdır.
Bu anlaşmanın bize getirdikleri F-16’lar alınacaktır , Suriye’ye iki aydır ABD’den beklenen operasyon izni çıkacaktır ve büyük ihtimalle bayramdan önce sınır ötesi harekat başlayacaktır. Savunma Sanayisinin bazı kritik noktalarda yaşadığı çıkmazların çözüme kısmen kavuşmuş olması. Kısmen diyorum çünkü Almanya , Kanada ve ABD henüz bu kısıtlamaları kaldıracaklarını söylemedi ki asıl işi kolaylaştıracak olan bu ülkelerin kısıtlamaları kaldırması.
Bu anlaşmanın kazanan ülkesi ABD olmuştur. Kesinlikle kaybeden ülkesi Rusya . Bir gün mutlaka pişman olacağı ise Türkiye . Yunanistan’ın NATO’ya geri alınmasını eleştirip bu kadar hızlı şekilde blokajı kaldırmak “kaybedişin acı öyküsünden “ başka bir şey değil. En azından ABD Yunanistan’ı geri almak için Demirel ve Ecevit’in Türkiye’sinde darbe yapmak zorunda kalmıştı. Bu kadar kolay olmamalıydı…