İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İsrail, İran’a Diz Çöktürdü: Savaş Yakın Mı?

29 Ocak gecesinde İran’daki askeri üslerden birkaçı kuvvetli patlamalarla sarsıldı. Dubai merkezli haber ajansı El-Arabiya, bütün bu saldırıların arkasında İsrail Hava Kuvvetleri’nin olduğunu söyledi. İddialara göre İsrail, İran’a karşı askeri operasyon düzenledi. Farklı bir haber ajansı olan Al Jazeera ise, İsrail’in bu saldırı ile hedef aldığı yerleri İsfahan ve Kerec Askeri Hava Üssü, Hamedan Hava Üssü ve elektrik enerji altyapısı, Batı Azerbaycan’ın Hoy şehrindeki silah fabrikası ile Azerşehr şehrindeki siha üretim merkezi ve yağ rafinerisi olarak sıraladı.

Eğer öne sürüldüğü gibi bu saldırıların arkasında İsrail varsa Benjamin Netanyahu, İran’ın kendi arazisine ilk defa saldırı düzenlemiş olacak. Daha önce Tahran, 2021’de İsrail’i İran’ın nükleer santrifüj fabrikasına karşı saldırı düzenlemekle ve 2020’de İran’ın askeri nükleer bilim adamını öldürmekle suçladı. Yalnız bu sefer İsrail’i suçlamak için bir delil vardı. Batılı kaynaklar, havada drone tespit edildiğini açıkladı bu da İsrail’in müdahalesini kanıtlar nitelikteydi. Aynı zamanda İran yetkilileri, 29 Ocak saldırılarını 2019 Ağustos’ta Beyrut’ta Hizbullah’a karşı düzenlenen hava saldırısına benzetti.

Aslında gündemdeki saldırılar, İsrail’in eski başbakanı Bennett’in adlandırdığı “ahtapot doktrini” serisinin devamıydı. Bu doktrindeki amaç İran’daki askeri üsleri hedefleyerek Tahran’ın İsrail’e karşı kullandığı vekil milisleri silahlandırmaya engel olmaktı. Buna rağmen İsrail, Ocak 2023’te gerçekleşen bu saldırıya kadar böyle büyük bir hamle yapmamıştı. Peki ya İsrail bu saldırıları düzenlerken kimden veya neyden güç aldı?

Birçok kişi saldırıların 27 Ocak gecesi Kudüs’te yaşanan saldırıya cevap olarak düzenlendiğini düşünebilir ancak böyle saldırılar sadece güç gösterisi yapma amacı taşımaz. Aralık 2022’de ABD’nin Tahran’daki özel elçisi Robert Malley, “Yaptırımların ve diplomasinin başarısız olması durumunda Biden, İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek için askeri bir seçeneğe hazırdır.” demişti. İlginç olan ise özellikle İran’ın nükleer silah edinmesine her zamankinden daha yakın olduğu bir süreçte hedeflerin arasında nükleer altyapıların olmamasıydı. Bu durum oldukça şaşırtıcı çünkü Tel-Aviv’in İran’dan gördüğü en büyük tehdit İslam Cumhuriyeti’nin nükleer silah programıydı. Bundan yola çıkarak İsrail’in kendi mesajlarının yanında ABD’nin mesajlarını da saldırılarda taşıdığını görüyoruz.

Bu aşamada Tahran’ın Rusya’ya silah tedarik etmesi Washington ile İran arasındaki en büyük sorundu. Washington, silah tedariğini engellemek için Orta Doğu ile işbirliği yapmış olabilir. Konuyla ilgili olarak İsrail’in Almanya Büyükelçisi Ron Prosor, “Ostthüringer” gazetesine bir röportaj verdi. Röportajda “İsrail ordusu Rusya’nın Ukrayna’da kullandığı İran SİHA’ları ve füzeleri de dahil olmak üzere İran’dan Suriye’ye ve Lübnan’a silah tedariğini düzenli olarak engelliyor.”dedi. Aynı zamanda, 29 Ocak hedeflerinin arasında Shahed SİHA’ların üretildiği fabrikalar da vardı.

Bahsettiğimiz hava saldırılarından önceki gün, Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne silahlı saldırı düzenlendi. İki kişi yaralandı ve elçiliğin güvenlik başkanı hayatını kaybetti. Bu olay sonrasında iki ülke arasında gergin olan ilişkiler daha da yokuşa tırmandı. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ayhan Hacizade “Saldırının bütün sorumluluğu İran’ın yürüttüğü Azerbaycan karşıtı propagandalar üzerindedir.” dedi. Olaydan sonra büyükelçilik personelleri nin tümü aileleriyle Bakü’ye tahliye edildi. Aynı zamanda Azerbaycan-İsrail arasında Tahran’ın kabusu olan 1.6 milyarlık askeri bir anlaşma vardı. Bu konu, The Guardian gibi birçok ünlü gazeteyi Azerbaycan’ın olası rolü hakkında düşündürdü. Bunun sebebi de İsrail’in Azerbaycan’daki görünmez varlığıydı. ABD İstihbarat Subayı’nın “Eğer saldırıyı gerçekleştiren Yahudi jeti Azerbaycan’da iniş yapmak isterse NATO müttefiki olan Bakü buna büyük olasılıkla müsaade eder.” şeklindeki ifadesinin yanlış olduğunu söyleyemeyiz.

İsrail’in düzenlediği hava operasyonu, hem sahadaki hedeflerine ulaştı hem de taşıdığı mesajları başarılı bir şekilde iletti. Tahran hükümeti her ne kadar reddetse de İran’ın silah sanayisi ve en az beş şehirdeki askeri üsler maddi açıdan büyük zarara uğradı. Böylece hem ABD, Ukrayna vekalet savaşındaki amaçlarına yaklaştı hem de İsrail “ahtapot doktrini” serisini devam ettirdi. Bunların yanında İran’ın hava savunma sisteminin, Tahran’ın iddia ettiği kadar güçlü ve aşılmaz olmadığı ispatlandı. Ayetullah rejimine iki etkileyici mesaj verildi. İlki Tahran’ın özellikle hava savunmasının, İsrail ve ABD silahları karşısında ne kadar da ilkel olduğuydu. İkincisi ise hava sahasının Batı’nın taleplerini yerine getirmediği takdirde ve savunmasız haldeyken başına neler gelebileceğiydi.

Bahsettiğimiz bu olaydan sonra akıllara ‘’Acaba 2023 İran-İsrail vekalet savaşının gerçek bir savaşa dönüşeceği bir yıl olabilir mi?’’ sorusu geliyor. Bunun cevabını verebilmek için henüz yeteri kadar gelişmeye sahip değiliz. İlk defa bu kadar büyük bir hava saldırısına uğrayan İran’ın tepkisini dört gözle bekleyeceğiz. Tahran’ın vereceği cevap, 1980’lerden beri devam eden vekalet savaşının bir nevi kırılma noktası olacak.