İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İran Çırpındıkça Daha Fazla Mı Batacak?

Ukrayna Savaşı’nın ilk gününde İran Dışişleri Bakanı Hüseyin-Emir Abdullahiyan, savaşın çıkmasından NATO’yu sorumlu tutarak çatışmaların derhal durdurulması ve sorunun müzakereler yoluyla çözülmesi için çağrıda bulundu. Bu durum geçtiğimiz günlerde gündeme taşınan İran SİHA’ları ile beraber İran’ı sorunun bir tarafı haline getirdi. İran büyük kayıpları olan ve her yönden baskıya uğrayan Rusya’nın yanında yer almayı seçti.
Konu hakkında yorum yapmadan önce İran’ın Rusya’ya göndermeyi hedeflediği silahlara bir göz atmak gerekir. Fatih-110 ve Zolfaghar isimli iki adet kısa menzilli balistik füze gönderilmesi hedefleniyor. Fatih-110, yaklaşık 200-300 kilometrelik menzile sahipken; Zolfoghar, yaklaşık 700 kilometre uzaklıktaki hedefi vurabilir. Ayrıca Ukrayna istihbaratının edindiği bilgiye göre Rusya İran’dan aralarında Mujaher-6 modeli bulunan 2400 adet kamikaze drone satın aldı. Aralarında en çok kullanılanı ise Shahed-136 kamikaze tipli drone oldu.
Shabed-136 isimli drone modelini, Bayraktar TB-2 veya İsrail üretimi olan Hermes 900 SİHA’larıyla kıyaslayacak olursak, Shahed-136 modelinin fiyatı diğerlerine kıyasla oldukça düşüktür. Ucuz bir model olmasının sebebi ise kalitelerinin düşük olmasıdır. Bunun en basit örneği olarak Shahed-136 hedefini takip edemeyecek ve uçuş yörüngesini değiştiremeyecek kadar ilkel bir kontrol sistemine sahip olması söylenebilir. Dolayısıyla, İran SİHA’larının, Türk SİHA’ların ucuz versiyonu olduğunu zanneden Ruslar oldukça büyük bir yanılgı içindedir.
Rusya birkaç gün önce Shahed-136 drone’larıyla Ukrayna’da sivilleri hedef alan saldırılar gerçekleştirdi. Saldırıların hemen ardından Ukrayna ve müttefikleri, İran’ın savaşın bir tarafı olduğunu ilan etti. Nihayetinde AB, İngiltere’nin de katıldığı yaptırım paketini onayladı. Yaptırımlar Rusya’ya satılan SİHA’ları üreten Shahed Aviation Industries ve İran hükümetinin üç yüksek rütbeli şahsını kapsıyordu. Bu şahıslar; İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Mohammad Hossein Bagheri, İslam Devrim Muhafızları Havacılık ve Uzay Kolordu Komutanı Syed Aghajani ve İran Savunma Bakanlığı Lojistik Sorumlusu Khodjatol Ghoreishi idi. Aynı zamanda ABD, eğer İran Rusya’ya drone satmaya devam ederse korkunç yaptırımlar uygulayacağını belirtti.
İşin ilginç tarafı da şu ki; dış politikada olayların İran’ın aleyhine gelişmesiyle birlikte iç politikada da durum aynı şekilde seyrediyor. Mahsa Amini’nin katlinden sonra İran’da alevlenen protesto ve ayaklanmalar, İslam rejiminin 43 senelik tarihinde ilk kez ciddi bir tehdit oluşturdu. İran Devlet Başkanı İbrahim Reisi, ülkeyi her yandan saran protestoları bastırmak adına şiddet uygulamayı tercih etti. Beklenildiği gibi, yaşanan hareketlilik İran nüfusunun yarısını aşan etnik azınlıkları da ayağa kaldırdı. Üstelik bahsedilen azınlıkların arasında da kayıplar yaşanıyordu. İran, protestolarının sorumlusunun Suudi Arabistan ve İsrail olduğunu iddia etti. Eğer etnik azınlıkların arasında Azeriler, Türkler ve Arapların da var olduğunu dikkate alırsak, İran hükümetinin neden son günlerde komşularına karşı saldırgan davrandığını anlayabiliriz.
18 Ekim’den itibaren İran’ın İslam Devrim Muhafızları, Azerbaycan sınırlarında kapsamlı tatbikatlar başlattı. Tuğgeneral Muhammed Pakpur, “Dostlarımız için bu manevralar bir barış, dostluk ve sürdürülebilir güvenlik mesajı taşır.” açıklamasında bulundu. Bu açıklamaya kimse inanmadı çünkü Araz Çayı’nı zırhlı araçlarla geçmeyi planlayan bu tatbikatın komşu ülkelere barış taşımadığı ortadaydı. General Hüseyin Salami İran komşularına “İslam topraklarına İsraili içeri almayın” uyarısında bulundu. Daha sonra 20 Ekim’de Bakan Hüseyin-Emir Abdullahiyan, Erivan ziyareti sırasında “Ermenistan’ın güvenliği bizim güvenliğimizdir.” dedi. Bu gelişmelerden yola çıkarak İran’ın elinde zeytin dalı tutmadığını görebiliyoruz. Yaşanan gelişmelerin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki sene önce kurtarılan Zengilan şehrindeki uluslararası havaalanının açılış törenine katılması arefesinde başlaması tesadüf olamaz.
Al Araby haber ajansına göre İran, birliklerini Irak Kürdistanı’nın sınırlarında yoğunlaştırıyor. İddialara göre İran, dikkati ülke içindeki protestoların üzerine çekmek için Irak’ın kuzeyinde kapsamlı bir operasyon düzenlemek niyetinde. Bu operasyonun amaçlarından birisi de Irak Kürdistan’ı bölgesinde yerleşen İran-Kürt muhalif güçlerine karşıt bir operasyon gerçekleştirmek.
Arka planda da olup bitenler oldukça ilginç çünkü on senede bir ilk yaşanacak. İsrail Savunma Bakanı Bani Gantz, Bakü’ye ziyaretinin hemen ardından Ankara’ya gelmeyi planlıyor. Beklenen resmi ziyaretinde Gantz’ın Hulusi Akar ile buluşması bekleniyor. Buluşmada hangi konuların tartışılacağı henüz bilinmiyor. Olayların birbirine bağlı olduğunu gösteren bir diğer gelişme ise İsrail Savunma Bakanı’nın Azerbaycan’a ziyaretinden sonra Türk Ordu Komutanlığı’nın tam kadro olarak Bakü’ye gitmesi oldu. İşte bu noktada da İsrail-Türkiye-Azerbaycan üçgeninin İran’ı endişelendiren bir hâl aldığını görüyoruz.
Eylül’ün başından beri devam eden protestolar yüzünden boğulan İran, bir yandan da Suudi Arabistan’ı Al-Riyadh’ın yıkımı ile korkutarak batıdaki komşusu Irak’ı askeri müdahale ile tehdit ediyor. Aynı zamanda İran kuzey ve kuzeybatıdaki “topraklarını İsrail’e açan” komşularına, yani Türkiye ile Azerbaycan’a tatbikatlar yoluyla güç gösterisi yapıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de Rusya’ya silah satışı yapıp dünyayı kendine karşı kışkırtan bir İran görüyoruz. Ülkedeki harekâtın rejim değişikliğiyle sonuçlanacağını kesin bir şekilde öngöremeyiz ancak hem ateşin içinde olan hem de dışarda ateşle oynayan İran hükümeti, kendisini şimdiden tarih sayfalarında kazanan değil, kaybeden taraf olmaya mahkum etmiş diyebiliriz.