İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hayalin Sonu

Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya alması çağrısında bulunan raporu kabul etti. Asıl önemli kısmı tasarının büyük bir oy farkıyla kabul edilmiş olması.

480 “evet”, 64 “hayır”, 150 “çekimser”

Kabul edilen raporda, Türkiye’ye temel haklar, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları konularında sert eleştiriler yöneltildi. Avrupa Parlamentosu’nun, daha önceki yıllara oranla Türkiye’ye çok daha fazla sert eleştiriler yöneltildiği gözlendi. Türkiye-AB ilişkilerindeki mevcut gidişatın acilen ve tutarlı biçimde tersine dönmemesi halinde Türkiye ile katılım müzakerelerinin resmen askıya alınması çağrısı yapıldı.

Gerçeği konuşmak gerekirse sürecin ilk gününden itibaren ne Türkiye halkı Avrupa Birliğine gireceğini düşündü ne de Avrupa Birliği bu işin bir sonu olacağına dair pozitif bir son hayali kurdurdu. Ta ki Muhafazakar-Siyasal İslamcı gömleğini çıkarıp liberal bir bakış açısıyla Batı ile iyi ilişkiler geliştirmeyi iddia eden AKP iktidara gelene kadar.

AKP , daha ilk iki yılında Avrupa Birliği ile yürüttüğü ilişkiler ve diplomasi sonrasında yasaları Avrupa Birliği’ne uyumlu hale getirmeye başlamaya başlayınca yine Türkiye halkı pek inanmadı fakat artık kafalarında “Türkiye AB’ye girer mi ? “ sorusu düşündürmeye başlamıştı.

Tarihler 2004 Aralık’ı gösterdiğinde Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği’nin Türkiye’yle ‘fazla gecikmeden’ müzakerelere başlanması çağrısı yapan raporunu onayladı. Karar tasarısı Avrupa Parlamentosundan 262 “hayır” oyuna karşı 407 “evet” oyuyla geçti. Oylama gizli yapıldı. Ancak Türkiye’yi Avrupa Birliği üyesi olarak görmek isteyen milletvekilleri, Türkiye raporu oylamasında ‘evet’ yazılı pankartları kaldırarak rengini belli etti.

Tarihler 17 Aralık 2004’e geldiğinde aşağıdaki başlık gibi “Başarmak” kelimesi ön plana çıkıyordu. Evet Avrupa Birliği bir Hristiyan Topluluğuydu ama onların da bize ihtiyacı var noktasına gelinmişti. Nitekim, 3 Ekim 2005’te de Türkiye resmen müzakereler başladı.

Türkiye’nin AKP iktidarıyla gösterdiği siyasal, ekonomik ve sosyolojik ilerleme AB-Türkiye ilişkilerinde önemli bir gelişmeye yol açtı. Özellikle 2008 krizinde Türkiye’nin pek çok AB ülkesini geride bırakan ekonomik tablosu, Ankara’yı AB masasında önemli bir dosya kıldı. Her şeye rağmen AB, Türkiye ile mesafesini korumaya özen gösterdi. Yakınlaşma olasılığı belirdiğinde hep bir bahane buldu.

Sonrasında gelen Gezi Olayları , 17-25 Aralık Davası , Suriye İç Savaşı , 15 Temmuz Darbe Girişimi , Mülteci Krizi ve Doğu Akdeniz’deki güç savaşı Türkiye- AB ilişkilerini adaylık sürecinden çıkarlar yarışı iki yüzlülüğüne çevirdi. Kozu olanın kozunu kullanmaktan çekinmediği bir “müttefiklik” ortaya çıktı.

Bu süreçte AKP’nin de  2013 yılı itibariyle kabuk değiştirmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan “Ey Avrupa “ söylemi süreci günümüzdeki duruma kadar getirdi. Bu konuda tek suçlu AKP midir bilinmez ama kurdurduğu hayali kendi eliyle yıktığını söylemek çokta zor değil.