İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

GÜNEY KAFKASYA’DAKİ AKTÖRLER VE EYLEMLERİ

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin uluslararası hukuk açısından sahip olduğu zemin çok zayıftır.

Örnek verecek olursak Rusya’nın Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerini tanıması sonucunda bu iki bölge bağımsız birer devlet olarak uluslararası topluma dahil edilemez. Bu uluslararası hukuk açısından mümkün değildir. Ukrayna ve Batı ülkeleri bu iki bölgenin Ukrayna’nın parçası olduğunu belirtmektedir. Rusya’nın bu saldırgan tavırları ise bu savaş ile başlamamış, çok daha önceleri de benzer saldırgan tutumlar sergilemiştir. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte büyük bir yıkım yaşanmıştır. Bu süreçten sonra Rusya’nın en önemli hedeflerinden birisi Sovyetler döneminde sahip olunan toprakları geri kazanmak ve Slav topluluklarını tek bir birlik altında tekrar bir araya getirmektir. Rusya’nın diğer hedeflerinden birisi ise Rusya çevresinde NATO’nun genişlemesinin önlenmesidir. Rusya NATO’nun genişlemesinden endişe duyduğunu ve bunu kendi çıkarları açısından bir tehdit unsuru olarak gördüğünü her fırsatta dile getirmiştir.  Rusya’nın saldırgan tutumlarının başlangıcının 2008 yılında Güney Osetya Savaşı ile başladığını söyleyebiliriz. Güney Osetya-Rusya- Gürcistan ve son olarak da Abhazya’nın katılımı ile bölgede savaş başlamıştır. Gürcistan savaş sonunda Güney Osetya ve Abhazya’daki sınırlı kontrolünü de kaybetmiş ve savaşın mağlubu olmuştur. Sonrasında da Rusya, Güney Osetya ve Abhazya’nın tek taraflı bağımsızlıklarını tanımış, Gürcistan ise Rusya ile olan tüm diplomatik ilişkilerini koparmıştır.

Güney Kafkasya’da bulunan bir diğer soruna gelirsek yaklaşık olarak yirmi yedi yıl süren Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ anlaşmazlığıdır. Dağlık Karabağ’ın toprak mülkiyeti Ermeniler ve Azerbaycanlılar tarafından 1980’lerin sonlarına doğru şiddetli şekilde tartışılmaya başlanmıştır ve günümüzde de devam eden anlaşmazlığın temelini oluşturmaktadır.  2020 Dağlık Karabağ savaşında Azerbaycan, askeri ve diplomatik başarı elde etmiştir. 9 Kasım 2020 tarihinde Putin’in arabuluculuğu ile Azerbaycan ve Ermenistan arasında ateşkes antlaşması imzalanmıştır ve Rusya bu süreç içerisinde aslında sorunun Azerbaycan lehine çözülmesi için adımlar atmıştır.

Rusya’nın Karabağ savaşından ise kazanımları olduğunu söylemek mümkündür. İlk olarak, Rusya’nın Ermenistan’a çizdiği sınırı aşmaya hevesli Ermenistan, savaş sonrasında Batı ile ilişkilerini ikinci plana atmak durumunda kalmıştır. İkinci olarak, Rusya daha önce Güney Kafkasya’da askeri birliklerini konuşlandıramadığı bir bölgeye birliklerini yerleştirebilmiştir. Bu Rusya açısından önemli bir kazanımdır çünkü başka ülkelerin bölgede etkin rol oynamasını engelleyebilme ve caydırma fırsatına sahip olmuştur.

Rusya’nın saldırganlıkları arasında Kırım’ın ilhak edilmesi ve,2015 yılında Suriye’deki askeri varlığını artırmasını örnek olarak verebiliriz. Böylece Orta Doğu’dan başlayarak Güney Kafkasya’ya kadar olan bölgeyi kuşatabilmiştir.

Türkiye’nin ise hem Orta Doğu’da hem de Güney Kafkasya’da Rusya ile olan iş birlikleri aynı zamanda rekabete de dönüşmüş oldu. Karabağ savaşında Türkiye bölgede aktif rol oynayan bir aktör haline geldi. Aynı zamanda savaş sonrasında Güney Kafkasya’da oluşan kırılgan yapı ile birlikte Türkiye, geniş ölçekli olarak ilişkilerini geliştirme fırsatına sahip oldu. Ancak bu süre zarfında Rusya, Türkiye’yi hem Kırım ve çevresinden hem doğrudan Güney Kafkasya’dan hem de Orta Doğu’dan –Suriye- çevrelemeye başladı.

 

Azerbaycan’ın Zaferi

 

Azerbaycan zaferi sonrasında 10 Ocak 2021’de Rusya- Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Moskova Bildirisi ve 15 Haziran 2021’de Türkiye-Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi bölgede dikkat çeken gelişmeler arasında yer aldı.

Şuşa Beyannamesi ise Türkiye’ye büyük avantajlar sağladı. Türkiye, Nahçıvan üzerinden açılması halinde Aynı zamanda bu hat ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri,   Türkiye ile erişimini daha kolay hale getirebilme fırsatına sahip olabilir. Ancak bölgede bulunan İran’ın Zengezur hattına pek sıcak bakmadığını söylemek mümkün. Çünkü bu hat, İran’ı hem ekonomik hem de ticari olarak etkileme potansiyeline sahip olacaktır. İran’ın ek bir koridora sıcak bakmayacağı söylenebilir. Çünkü ekonomik ölçekler bu yeni hat üzerine odaklanabilir ve İran’ın karşılaşabileceği ekonomik kayıplar meydana gelebilir.  Bölgede bulunan bir diğer aktör olan Gürcistan da bu hatta pek sıcak bakmayacaktır. Bunun sebebi ise bu hat ileride Kars- Tiflis- Bakü demiryolu hattının ikinci planda kalmasına sebep olabilir. Türkiye ise Rusya’nın bölgede yaptığı agresif tutumlara rağmen, bölgeye yönelik çıkarlarından vazgeçmemeli, ilişkilerini daha da iyi konuma getirebilmek için yeni stratejiler geliştirmeli ve diplomatik yollar ile sağlıklı bir şekilde ilerlemenin yollarını bulmalıdır. Türkiye’nin Zengezur hattından vazgeçmek gibi bir lüksü kesinlikle bulunmamaktadır. Bu süre içerisinde Türkiye, Orta Asya devletleri ile de ilişkilerini daha iyi konuma getirmeli ve iş birliği yapmaya devam etmelidir. Bu koridor Türkiye için hem büyük bir fırsat hem de zorunluluktur.

Rusya- Ukrayna savaşı devam ederken şu an Güney Kafkasya’da Rusya’nın izleyebileceği politikaları öngörmek kolay görünmüyor. Savaş sebebiyle Rusya’ya yapılan yaptırımlar sonucunda Rusya’nın ekonomisinin ciddi anlamda zarar gördüğünü hesaba katarsak Güney Kafkasya’daki aktörlere karşı saldırgan tutum sergilemek yerine iş birlikleri geliştirme olasılığı yüksek gibi görünüyor. İlerleyen dönemlerde neler olabileceğini hep birlikte göreceğiz.