İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransa’nın Merkeziyetçi Yapısı

Fransa’da ocak ayında başlayan ve mart ayında iyice alevlenen bir protesto var. Protestonun nedeni ise Macron hükümetinin Ulusal Meclis’te oylamaya sunmadan emeklilik reformu gerçekleştirmesi. Mevcut sistemi devam ettirmekte maddi olarak zorluk çeken hükümet emeklilik yaşını 64’e çıkarmayı hedefliyor. Halk ve muhalefet bu karara karşı çıkıyor ve kararın mecliste oylanmamasını demokrasiye darbe olarak nitelendiriyor. Meclise sunulmamasının açık nedeni, Macron’un Nisan 2022 seçimlerinde meclisteki gücünü yükselen sağ ve birleşen sol partilere kaptırmış olmasıdır. Halkın sert tepkisi Fransa’da gerilimin tırmanmasına neden oldu ancak Fransa’da merkeziyetçi kararların alınıp halkın buna sokakları yakıp yıkarak kamusal düzeni kesintiye uğrattığı ilk sefer değil. Benzer olaylar Fransa tarihinde defalarca kez yaşandı. Nedeni ise Fransa’nın merkeziyetçi devlet yapısına, yarı-başkanlık sistemine ve özgürlüğe düşkün toplum kültürünün yarattığı karmaşıklığa dayanıyor. Bunu daha iyi anlamak için Fransa’nın devlet ve toplum yapısına yakından bakmak gerekiyor.

Fransızlar tarihte sürekli olarak demokrasiden otoriter düzene çalkantılı geçişler yaşamıştır. Sancılı geçen bu süreçlerde cumhuriyet defalarca mağlup olmuş en son 1958’de 5.cumhuriyet ilan edilmiştir. Devrim nedeniyle Fransa’da zamanla daha merkeziyetçi bir yönetim sistemi gelişmiştir. Öyle ki De Gaulle’ün yeni cumhuriyetin ilanıyla birlikte attığı ilk adımı cumhurbaşkanın yetkilerini ve merkezi gücü arttıran yarı-başkanlık sistemine geçmek olmuştur. Bunun nedeni 4.cumhuriyette var olan parlamenter sistemin immobilizme neden olmasıdır. De Gaulle’ün getirdiği bu yeni sistemle merkeziyetçilik güçlendirilip istikrar sağlansa da demokrasinin kemiği olan meclisinin söz hakkı zayıflatıldı ve meclis yürütmenin kontrolüne girdi. Hükümet yasa tekliflerini hazırlıyor, gerektiğinde meclisi blok oyuna (kabul et, reddet şeklinde) zorlayabiliyor ve başkan dilediği zaman meclisi feshedebiliyor. Genel seçimlerle belirlenen başkan, kendi kabinesini ve ekibini kuruyor meclis ise hükümete hiçbir direktif yöneltemiyor. Yasama eski gücünü kaybetti. Başkan ve başbakanın uzlaşması durumunda çoğu yasa basit bir kararname ile çıkarılabilir. Devletin her şeyi kontrol etme isteği ve tüm sorunları kendinin çözebileceği imajını yaratması, “L’état, c’ést moi” (devlet, işte o benim) diyen Fransız krallarının merkezileştiriciliklerine kadar uzanır. Fransa’da geçmişte verilen kanlı mücadelelerin etkisiyle siyasetçiler bireyin özgürlüklerine oldukça önem verirler ancak kamuda her zaman hiyerarşik bir otorite isterler. Merkeziyetçi bu sistemle bürokrasi Fransa’da daha da güçlenmiş ve derinleşmiştir. Bunun sonucunda ideal devlet algısıyla eğitilen halk, her şeyi devletten beklemekte, devlet beklentilerini karşılayamadığında ise hayal kırıklığına uğramaktadır. Toplumun gözünde bürokrasi idealleşmiştir ancak siyasi elitlere duyulan güvensizlik, siyasileri bencil ve ahlaksız olarak görme durumu da halk arasında oldukça yaygındır. İdealleştirilen bürokrasi, uygulamada her zaman yetersiz kaldığı için ideallerine kavuşamayan Fransız halkı gerçeklikleri ile mutsuz ve şikâyetçi bir toplum olmuşlardır. Yarı-başkanlık sistemi ile sorumluluğu artan hükümet yaşanan her sorunun da sebebi olarak görülmektedir. Bu nedenle Fransa’da sık sık kamusal düzeni sekteye uğratan protestolar meydana gelmektedir. Geçmiş yıllarda çiftçilerin, sarı yeleklilerin ve Covid-19 aşı karşıtlarının gerçekleştirdiği protestolar güncel örnekler olarak verilebilir. Beş asırdır büyüyen Fransız bürokrasisi tüm siyasi çalkantılara rağmen sağladığı düzen nedeniyle Fransa’nın yapı taşlarından biridir ancak demokrasiye zarar vermesi nedeniyle düzenlenmesi istenir. Bu düzenleme için de daha fazla bürokrata ihtiyacı olan Fransa tam anlamıyla çelişki içindedir.  Fransız halkı da özgürlük mü yoksa otorite mi istediği konusunda hep kararsız durumdadır. Özgürlük arayışı 1789 Devrimi’ne dayanan Fransız halkı özgürlüğüne ve demokrasiye düşkündür ancak buna karşılık kurallara ve akla dayalı bir düzeni isterler. Bu nedenle denir ki her Fransız’ın içinde anarşistlere âşık bir polis, polislere âşık bir anarşist vardır.