Türkiye geçtiğimiz hafta uluslararası ilişkilerde inanılmaz bir hafta geçirdi. ABD’den Rusya’ya telefon trafiğine Almanya , Yunanistan , İsrail devlet başkanlarının ziyaretine ve Antalya Diplomasi Forumunun da eklenmesi işi baş döndürücü hale getirdi.
Ukrayna-Rusya Dışişleri Bakanlarının Türkiye’nin arabuluculuğunda görüşmesi ise uzun zamandır Türkiye’nin kendi benliğinde unuttuğu bir özelliğini hatırlattı. Arabulucu olma özelliğini. AKP hükümetini bir çok yazımda çok eleştirmişliğim vardır. Dış politikada 2013 yılındaki Arap Baharı sonrasında belirlenen “Değerli yalnızlık stratejisi” büyük bir hezimete dönüşmüştür.
Sonrasında da 15 Temmuz darbe girişimi AKP hükümetini kendi kabuğuna çekti. Türkiye uluslararası ilişkilerde kendini ve ilişki kurduğu ülkeleri güvensiz bir bakış açısıyla çerçeveledi. 2013-2021 yılları arasında Ankara diplomasi manasında kuş uçmaz kervan geçmez bir noktadaydı. Nitekim, 2020 yılından 2021 yılına geçişte ekonomik sorunlar , kur artışı ve enflasyon AKP’yi kabuğunu kırmaya zorunlu kıldı.
İktidara geldikten sonra dış politikada “Komşularla sıfır sorun” stratejisiyle başlayan sonrasında “değerli yalnızlık” stratejisiyle devam eden AKP’nin dış politikadaki yeni hamleleri, son dönemde üçüncü kez hat değiştirdiğine işaret ediyor. Yeni dönemin stratejisi ise “Sorunsuz çember.”. 2020 yılında sorunlarını askeri olarak halletmeye çalışan veya geri adım atan taraf olmayan bir dış politika benimseyen Türkiye, 2021 yılına “sorunsuz çember stratejisi” ile başladı.
Bununla birlikte ilişkilerimizin sıfır noktasına kadar düşen İsrail , Mısır , BAE , Suudi Arabistan , Ermenistan , Yunanistan , Irak gibi ülkelerle süreçler yeniden başlatıldı. İletişim sıkılaştı ve süreç pozitif yönde ilerliyor. Aynı şekilde AB ve ABD ile yaşanan sorunlar çözülmese de iki tarafta negatif süreci dondurmuş durumda. Bu başlı başına yaptırımlarla biten 2020’den sonra diplomasinin ağırlaşmasının en önemli göstergesidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı , “Gayretlerimiz sonucu Rus ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Dışişleri Bakanımın da katılımıyla Antalya’da bir araya geldi. Savaşın devam ettiği bir ortamda bu toplantının düzenlenmesi bile diplomasinin hanesine kaydedilmiş önemli bir başarıdır. Kalıcı ateşkesin tesisi konusundaki çabalarımızı yılmadan sürdürmeye devam edeceğiz” açıklamasına kesinlikle katılıyorum. Büyük bir başarıdır fakat sadece Ukrayna ve Rusya ile kurulan ilişkiler kadar İsrail’in ve BAE’nin de olumlamalarının etkisi olmuştur.
Ayrıca şunu da söylemek gerekiyor ki Batı ile Türkiye’nin arasındaki gerilimin azalmasıyla aslında Rusya ile Avrupa Birliği arasında AB’nin Türkiye’den tarafsızlık noktasından fazlasını istememesine sebep olmuştur. Hele ki sınırlarını NATO tarafından korunan , Hava savunması Ruslara ait S-400 ile savunan ve Ukrayna’ya silah , SİHA satan bir Türkiye’yi hiçbir tarafın zorlamaması da son dönemdeki “Sorunsuz Çember Stratejisinin” bir başarısıdır.
8 yıl sonrasında gelen normalleşme süreçlerinin birçoğu daha başlangıç düzeyinde diyebiliriz. Ortada kaybedilmiş 8 yıldan söz etmek gerekiyor. Fakat her ne olursa olsun hatadan dönme erdemini gösterdiği için AKP hükümetinin son yıllarının aksine diplomaside attığı adımlarını olumlu buluyorum.
Avrupa yaklaşık 500 milyon tonluk yıllık petrol ihtiyacının yüzde 30’unu, doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını ve kömür ihtiyacının ise yarısını Rusya’dan temin ediyor. Dolayısıyla bu noktada AB, Rus gazına olan bağımlılığını kırmanın ve enerji dönüşümünü hızlandırmanın yollarını arıyor. Rusya’nın tehditleri ile birlikte gözler yeniden Doğu Akdeniz’deki doğalgaz varlığına çevrildi. Akdeniz’de iyi ilişkileri olan bir Türkiye özellikle Ukrayna-Rusya krizinden sonra Batı ile ilişkilerde ilerlemelere neden olabilir.