Miçotakis’in mayıs ayında ABD Kongresi’nde yaptığı konuşma kongrede öylesine coşku yarattı ki sıklıkla alkışlarla sözü kesilen Miçotakis “Yunan parlamentosunda bile bu kadar alkış almıyorum.” diyerek memnuniyetini dile getirdi. Konuşmasında Yunanistan’ın diğer birçok özelliğiyle birlikte demokrasinin de beşiği olduğundan bahsetti. Emperyalist gayelerle darbeler yoluyla birçok ülkede rejim değişikliği girişiminde bulunan ABD’nin “üstün” demokrasisinin Yunan uygarlığının değerlerinden yükseldiğini dile getirdi. Ayrıca Rusya’nın Ukrayna’ya işgal girişiminde bulunmasıyla demokrasinin sınandığını ve “zorbalığa karşı özgürlüğün, otoriterliğe karşı demokrasinin” tarafında yer alınması gerektiğini ifade etti.
Yunanistan’ın genç ve karizmatik başbakanı Miçotakis’in konuşması kongre üyeleri tarafından defalarca ayakta alkışlanıp ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi tarafından hayranlıkla dinlense de Miçotakis’in ülke içinde yürüttüğü politikalara bakınca kurnaz retoriğiyle baştan sona çelişen ironik bir durum karşımıza çıkıyor.
Miçotakis kendisini özgürlükçü ve ilerici bir lider olarak dünyaya lanse etmekte çok başarılı. Ancak geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan dinleme skandalının ardından imajını sürdürebilmesi gittikçe zorlaştı. Brüksel için Macaristan ve Polonya’da anti-demokratik otoriter yönetimlerin bulunması ciddi bir baş ağrısı. Bu durumu zaten sıklıkla da dile getiriyorlar ancak Miçotakis yönetimindeki Yunanistan’ın demokrasi ve insan haklarına karşı tutumu da Brüksel için gittikçe bir endişe kaynağı oluyor.
2022 Dünya Basın Özgürlüğü endeksi sonuçlarında Yunanistan, Avrupa ülkeleri arasında sonuncu sırada yer aldı. Bu da Yunanistan’ın basın özgürlüğü açısından en çok eleştirdiği ülkeler olan Polonya ve Macaristan’ın bile gerisinde olduğunu gösteriyor. Ayrıca Reuters tarafından yürütülen ankete göre ülkedeki vatandaşların sadece yüzde yedisi ülkede basının özgür olduğunu düşünüyor. Miçotakis yönetiminin otoriter eğilimleri sadece basına karşı gösterdiği baskıcı tutumuyla da sınırlı değil. Ülkede sivil toplumun özgürlükleri azaldı ve parlamentonun hükümet üzerindeki kontrol gücü de oldukça zayıfladı.
Miçotakis’in anti-demokratik yönetimi Documento gazetesi tarafından servis edilen dinleme skandalıyla ortaya çıktı. Haber sayesinde siyaset, medya ve iş dünyasından birçok önemli insanın Yunan İstihbarat Teşkilatı (EYP) tarafından casus yazılım kullanılarak dinlendiği görüldü. Dinlenenler arasında Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, eski başbakan Antonis Samaras ve Miçotakis’in parti içindeki potansiyel rakipleri ve muhalefet partilerinden önemli isimler de bulunuyor. Hâl böyle olunca haklı bir şekilde dinlemelerin arkasında Miçotakis’in olduğu iddia edildi. Her ne kadar Miçotakis iddiaları yalanlasa da ona inanmamız için haklı sebeplerimiz var.
Miçotakis başbakan olur olmaz ilk icraatlarından biri yasa çıkararak Yunanistan İstihbarat Teşkilatı’nı kendi kontrolüne almak oldu. Ardından teşkilatta çalışabilmek için gerekli olan yeterlilik gereksinimlerini azalttı. Bu sayede kendisine yakın olan insanları teşkilata daha kolay istihdam edebildi. Ancak Miçotakis’in niyetini bize gösteren asıl olay istihbarat teşkilatının başına yeğenini atamasıydı. Saydığım tüm bu nedenler dinlenme olaylarının Miçotakis’in bilgisi dahiline yapıldığını iddia etmemiz için yeterli temeli oluşturuyor. Tüm iyi niyetimizle Miçotakis’in olaylarla hiçbir ilgisi olmadığını düşünsek bile Miçotakis’in skandaldan siyasi olarak sorumlu olduğu gerçeği değişmez.
Miçotakis’in antik Yunan medeniyetinin faziletleri üzerine inşa edildiğini iddia ettiği Yunanistan’ın insan hakları karşısındaki tutumunu da göçmen politikalarına bakarak net bir şekilde değerlendirebiliriz. Sınırına sığınmış binlerce mülteciyi uluslararası hukuku hiçe sayıp güç ve şiddet kullanarak Türkiye’ye geri itmesi Yunanistan’ın insan haklarına verdiği değeri açıkça gösteren bir örnektir.
Yunanistan demokrasisinin kaderi gelecek yıl yapılacak seçimlerle belli olacak. Muhafazakar karakterdeki Yeni Demokrasi Partisi, otoriter yönetimine rağmen gelecek seçimler için şu anda bir numaralı parti konumunda. Her türlü muhalif sesin kısıldığı ve gözetim altına alındığı bu gergin iklimde gösterilecek eleştiriler çok daha değerli. Bu konuda tek sorumlu ülke içi muhalefet de olmamalı. Avrupa Birliği de artık Miçotakis’in hareketlerini tolere edip görmezden gelmekten vazgeçmelidir ve onu cezalandırmalıdır. Eğer kendi normlarında samimi ise bunu yapması gerekir. Aksi takdirde AB, Avrupa’da kendi elleriyle büyütüp beslediği yeni bir otoriter devlet oluşturacak.