İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

COP27: Afrika’nın İklim Değişikliği ile Mücadelesi

Uzmanlar iklim değişikliğinin etkilerinin en çok görüldüğü kıtalardan birinin Afrika kıtası olduğunu söylüyor. Afrika iklim krizini tetikleyen sera gazı salınımına katkıda bulunmamasına rağmen neredeyse kıtanın her bölgesinde iklim felaketleri görülüyor. Uzun süreli sıcak hava dalgaları, kuraklık, sel ve kasırgalar milyonlarca Afrikalıyı etkiliyor ve geçim kaynaklarını bozuyor. 

Kaynaklara göre, Doğu Afrika ülkeleri Sudan ve Somali‘de 5 yıldır hiç yağmur yağmıyor. Aşırı kuraklık ve sıcaklık nedeniyle insan kayıpları artıyor. Afrika’nın batısındaki Nijer, Çad ve Gana’da son 10 yılın en kötü sel taşkınları meydana geldi. Bunun sonucunda ekilebilir arazilerin ve yaşanabilirliğinin azaldı ve Afrika’nın güvenliğine de büyük bir tehdit oluştu. Tüm bu felaketler sonucunda milyonlarca insan yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. 

Yaklaşık 20 yıl önce duymaya sıklıkla kullanılmaya başlayan ‘’iklim göçü’’ ve ‘’iklim mültecileri’’ kavramları Afrika gündeminde ve dünya siyasetinde artık daha fazla yer alıyor. İklim göçleri nedeniyle kaynakların paylaşılmasına yönelik sorunlar ortaya çıkıyor. Ayrıca iklim değişiklikleri ve sonucunda ortaya çıkan doğal afetler dünya üzerindeki çatışmaları alevlendiren en önemli faktörlerden birisi. Örnek olarak Sudan-Darfur çatışmasını gösterebiliriz. Yağışlar olması gereken seviyenin %30 altındaydı ve ortaya çıkan su kıtlığı iç savaşın patlak vermesinde etkili bir faktördü. 

Özetle, iklim değişikliği Afrika’ya sosyal, ekonomik ve politik başta olmak üzere birçok açıdan zarar veriyor. Peki, çözüm için neler gerekiyor?  

COP27 Afrika’nın hasar ve kayıplarını azaltabilecek mi?  

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı bir diğer adıyla ‘’COP27’’ 6-18 Kasım 2022’de dünya liderleri ve 190’dan fazla ülkenin temsilcilerinin katılımıyla Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde gerçekleşti. Katılımcılar küresel stratejileri ve küresel ısınmayla mücadelede kaydedilen ilerlemeyi tartışmak üzere buluştular. 

Konferansın protestoların yasak olduğu bir ülkede yapılıyor olması ve Coca Cola şirketinin COP27’de sponsor olması büyük eleştiri aldı. Yapılan bir analize göre, şirketin 2019’dan bu yana plastik kullanımını %3,5 artırdığı görülüyor. Bu eleştirilerin yanı sıra Mısır gibi ’‘gelişmekte olan’’ bir ülkenin konferans için seçilmiş olması da takdir edildi. 

Kenyalı Wanijra Mathai’ye göre, bu yılki COP27 adeta bir Afrika COP’u olarak inşa edildi. Güney Afrika’nın Durban şehrinin Belediye Başkanı COP27’e katıldı. Katılma amacının iklim değişikliğinin vermiş olduğu zararıları daha iyi anlatabilmek olduğunu söyledi. Durban kenti 2022’de son 10 yılının belki de en büyük sel felaketini yaşadı. Belediye başkanı, yaşanan sel felaketleri nedeniyle alt yapıların, su sistemlerinin ve santrallerin büyük hasar gördüğünü ve bu sel felaketlerin sonucunda 448 kişinin vefat ettiğini belirtti. Tüm bu hasarlar nedeniyle adaptasyon ve alt yapı için fona ihtiyaçları olduğunu söyledi. Afrika Finans Kuruluşu’nda kıdemli Küresel Yatırım Direktörü Ayaan Adam, BBC Climate Question programında ‘‘Sadece şehirlerde değil kırsal alanların alt yapılarının da geliştirilmesi gerekmektedir. Bilimi ve bu konuda ne yapacağımızı biliyoruz. Kıtada olup bitenleri önlemek için Afrika’ya akacak bir paraya ihtiyacımız var.’’ dedi. 

Bu konferansta Afrikalı delegeler, iklim felaketlerinden muzdarip ülkelere destek olması açısından ‘kayıp-hasar’ fonu adı altında kuvvetli bir lobi oluşturdular. Konferans sonucunda fonun oluşturulması için anlaşmaya gidilmesi, Afrikalılar tarafından bir başarı olarak görülüyor. Bu başarının arkasında sadece siyasilerin olmadığını da eklemek gerekiyor. Afrika’daki sivil toplum kuruluşları, aktivistler ve gençlerin bu kararın verilmesinde payları oldukça büyük. 

Her ne kadar antlaşma yapılmış olsa da şu an bu paranın nasıl dağıtılacağı bir soru işareti. Bir yıllık çalışma sonucunda fonun nasıl paylaştırılacağı konusunda anlaşmaya varılması ve gelecek yıl Dubai’de gerçekleşecek olan COP28’de konunun netleşmesi bekleniyor. Antlaşmanın kabul edilmesiyle birlikte yüksek emisyon salınımına neden olan ülkelerin iklim krizindeki rollerini ve sorumluluklarını kabul etmeleri konferansın en büyük başarısı sayılabilir. Aslında, Paris Antlaşması’na göre varlıklı ve yüksek emisyon salınımı yapan ülkeler yarattıkları kayıp ve zararları en aza indirmeye çalışıyorlar.Yani ülkeler aslında sorumluluk üstleniyorlar fakat bu antlaşmayı kabul ederek dolaylı yoldan suçlarını da kabul ettiklerini söyleyebiliriz.