İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

   ÇİN – ABD İSTİHBARAT SAVAŞLARI

                   

Batı ülkeleri istihbarat servisleri ve özellikle de CIA’in aksine Çin istihbaratı, bakanlığa bağlı bir istihbarat türüne sahiptir. Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Güvenlik Bakanlığı (MSS) adıyla bilinen Çin istihbaratı; karşı istihbarat, yabancı istihbarat ve siyasi güvenlikten sorumludur. Bir diğer farklı özelliği ise Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 4. Maddesince MSS, devlet güvenliğini ilgilendiren suçlara ilişkin tutuklama ve gözaltına alma hakkına da sahiptir. Ancak Çin istihbaratının bakanlık türünde olması, istihbarat servisinin “zayıf” olduğunu göstermez. Aksine Çin güçlü bir istihbarat mekanizmasına sahiptir. Aynı zamanda Çin, demokrasiye sahip olan ülkelerin aksine, demokrasi değerlerine çok fazla önem göstermeyen bir duruşa sahiptir. Bu durum, Çin’in her alanda olduğu gibi istihbarat alanında da totaliter ve acımasız olduğunu gösteriyor.

ÇHC Devlet Güvenlik Bakanlığının bir diğer özelliği ise her ne kadar istihbarat içerisinde farklı bürolara ayrılmış olsa da iç ve dış istihbarat diye ayrılmaz ve diğer istihbarat servislerinden daha fazla çalışan personele sahiptir. Bunun nedeni ise ülke nüfusunun çok fazla olmasıdır.

ÇHC Devlet Güvenlik Bakanlığının iki boyutu vardır: Bunlardan ilki; savunma ve iç güvenlik, ikincisi ise yurtdışında gerçekleştirilen casusluk faaliyetleridir. Savunma ve iç güvenlik kısmında genellikle ülke içerisindeki muhalif kesimin ve ülke içerisindeki ayrılıkçı grup faaliyetlerinin kontrolü sağlanır. Buna örnek olarak Doğu Türkistan ve Tibet Sorunu’nu verebiliriz. Aynı zamanda ülke içerisindeki herhangi bir ayaklanmanın gerçekleşmemesi ve yabancı istihbarat faaliyetlerinin engellenmesi için de çalışmalar yürütür. Gerçekleştiği takdirde ise acımasız bir tavra sahip olduğunu görebiliyoruz. Demokrasi emeline sahip olmayan bir ülke olmasından ötürü istihbaratta da bu kültüre sahiptir. Yeri geldiğinde fazla acımasız eylemlerde bulunabilen Çin’in, 1989 yılında Tiananmen Meydanı’nda gerçekleştirilen protestolarda sert müdahaleler gerçekleştirdiğini görüyoruz.

Ancak her konuda olduğu gibi Çin’in istihbarat alanında da en büyük rakibi hiç kuşkusuz ABD’dir. Çin istihbaratı sürekli olarak ABD’nin endüstriyel ürünleri, teknoloji sırları, AR-GE projeleri hakkında casusluk faaliyetleri yürütüyor.

Çin- ABD istihbarat boyutu

ABD’nin küresel güç mücadelesindeki en büyük rakibinin Çin olmasının sebebi, Çin’in ileride kendisinden daha önemli bir pozisyona gelme potansiyelinin olmasından kaynaklı. Geçtiğimiz yıl ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray, FBI’ın her “10 saatte bir” Çin hükümeti ile ilişkili yeni bir soruşturma başlattıklarını açıkladı. Başka hiçbir ülkenin, ABD’nin ekonomik güvenliğine ve demokratik ideallerine karşı “Çin’den daha fazla tehdit oluşturmadığına” işaret eden Wray, Pekin’in ABD kurumlarını etkileme becerisinin “derin, geniş ve kalıcı” olduğunu dile getirdi. Özellikle Çin hükümetinin “Tilki Avı (Foxhunt)” adlı operasyonuyla ilgili bir iddianameden bahseden Wray, Pekin hükümetinin yurt dışında yaşayan Çin kökenli kişileri “tehdit, taciz ve şantaj” aracı olarak kullandığı bu operasyonla ABD topraklarında, ABD yönetiminin bilgisi dışında yasa dışı güvenlik takibi yaptığını iddia etti.

Senato’da konuşan ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines de Çin hükümetinin “uygulanması halinde, en azından ABD içindeki kritik altyapıda yerel, geçici kesintilere neden olabilecek önemli siber yeteneklere sahip” olduğunu kaydetti.2021 ABD İstihbaratı Tehdit Değerlendirmesi Raporu’nda Pekin’in ABD’nin teknolojik üstünlüğüne en büyük tehdit olduğu vurgulandı.

Bu açıklamalardan da görüldüğü üzere ABD’nin istihbarat alanında birinci önceliği Çin’dir. Çin içerisindeki ayrılıkçı hareketler ise CIA’in işine yaramakta. ABD, Çin istihbaratından korunmak amacıyla ülke içindeki devlet dairelerinin hiçbirinde Çin menşeili teknolojik ürüne de yer vermiyor. Buna rağmen Çin, ABD’nin teknoloji alanındaki ilerlemelerini ve verilerini ele geçirmeye çalışıyor. ABD’de bulunan Çinli casuslar ABD’den birçok veriyi çalabiliyorlar.

Dong Jingwei Olayı

Geçtiğimiz yıl Çin Komünist Partisi’nin en önemli kişilerinden ve MSS’de Bakan Yardımcısı olan Dong Jingwei’nin çifte ajanlık yaptığı ve ABD’ye iltica ettiği iddia edildi. Bu iddiayı hem ABD hem de ÇHC’nin yalanlamasına rağmen Dong Jingwei olay ile ilgili hiçbir açıklama da bulunmadı. Böyle bir durumun meydana gelmiş olması Çin istihbaratının derinlemesine bir zarara uğradığını gösterir. Genellikle casusluk faaliyetlerinin istihbarat servislerinin üst düzey çalışanları üzerinden gerçekleştiğini düşünürsek bu olayın gerçekleşme ihtimali de yüksek görünüyor. Eğer Dong Jingwei ABD istihbaratına çalışıyorsa, Çin’in yurtdışındaki casusluk faaliyetlerini, haber elemanlarını, teknik yerleşmeleri ve hatta memurların isimlerini bile vermiş olabilir. Yaşanan bu durum eğer gerçekse, Çin istihbaratı içerisindeki iç güvenlik mekanizmalarının düzgün çalışmadığı gerçeği de ortaya çıkarıyor.

ABD, son zamanlarda Tayvan konusunda da çok fazla mesai harcıyor. Geçtiğimiz ay üst düzey ABD İstihbarat yetkilileri, Çin’in aktif olarak Tayvan’ı ele geçirebilecek bir ordu kurmaya çalıştığını iddia etti. Buna ek olarak Rusya – Ukrayna savaşı üzerinden Çin’in kendine göre plan ve hazırlık yaptığını da eklediler.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir başka gelişme ise ABD Siber Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı, 2020’den bu yana Çin merkezli devlet destekli siber aktörlerin kamu ve özel sektör kuruluşlarından yararlanmak amacıyla ağ açıklarından yararlandıklarını açıkladılar. Bu siber aktörler genel olarak Ağa Bağlı Depolama (NAS) cihazları gibi ağ cihazlarında güvenlik açıklarından yararlanıyorlar. Buna ek olarak bu güvenlik açıklarını ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) ve Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenlik Ajansı (CISA) gibi hedeflere ulaşmak için kullandıkları ortaya çıktı. Bu siber aktörler kurban ağlarıyla etkileşime girerken atlama noktalarını kullanıyor. Bu atlama noktaları onlar için bir şaşırtma tekniği. Ağa yer edindikten sonra, kullanıcı ve yönetici hesaplarının kimlik bilgilerini elde ettikleri ortaya çıkarıldı. En son yaşanan bu olaydan da anlaşılacağı üzere, Çinli devlet destekli bu aktörler ABD’deki önemli teknolojileri, kişisel olarak tanımlanabilir bilgileri ve fikri mülkiyeti çalmak için agresif bir şekilde kritik altyapıya girişme faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.