8 Nisan’da Türkiye’ye gelecek olan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “AB’nin Türkiye ile işbirliğine ve karşılıklı çıkara dayalı bir ilişki geliştirmesinde stratejik çıkarı bulunmaktadır. Bu, Türkiye için de geçerli.” değerlendirmesinde bulundu.
Borrell, AB-Türkiye ilişkilerini değerlendirdiği blog yazısında, “AB Konseyi, geçen hafta AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir bölüm açtı.” ifadesini kullandı.
AB ülkelerinin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, yüksek seviyeli diyalog ile halklar arası temasların yeniden başlatılması, göç yönetiminde güçlendirilmiş iş birliği gibi alanlarda çalışmaya hazır olduğunu kaydeden Borrell, olumlu durumun ilişkilerin gerildiği karmaşık bir yılın ardından geldiğini hatırlattı.
Borrell, durumun kırılgan olduğunu, Türkiye’nin jestlerinden memnuniyet duyduklarını ve ellerini uzatarak buna karşılık verdiklerini belirterek “Aslında AB’nin Türkiye ile iş birliğine ve karşılıklı çıkara dayalı bir ilişki geliştirmesinde stratejik çıkarı bulunmaktadır. Bu, Türkiye için de geçerli.” değerlendirmesinde bulundu.
AB’nin uzak ara Türkiye’nin ithalat ve ihracat ortağı konumunda bulunduğunu vurgulayan Borrell, Türklerin yüzde 61’inin AB’yi dünyada önemli bir aktör olarak gördüğünü ve NATO üyesi “Türkiye’nin Avrupa yolundan başka bir seçenek öngörmesine inanmanın” güç olduğunu yazdı.
AB- Türkiye İlişkilerinde 4 Gergin Başlık
Borrell, AB-Türkiye ilişkilerinde AB açısından gerginliğe neden olan dört konu olduğunu belirterek bunları “Doğu Akdeniz’deki deniz anlaşmazlıkları, Kıbrıs meselesi, Libya ve Suriye gibi bölgesel anlaşmazlıklardaki ayrışan hedefler ile Türkiye’deki demokratik standartlarda bozulma” olarak sıraladı.
Suriye konusunda yapacak çok iş bulunduğunu, Libya’da ise yakın zamanda çıkarların yakınlaşmaya başladığını kaydeden Borrell, demokratik standartların önemli bir unsur olduğunu, bu konuda diyaloğun ilişkilerin ayrılmaz parçası olacağını belirtti. Borrell, şöyle devam etti:
“Önümüzdeki görev kolay değil. AB liderleri kademeli, orantılı ve aynı zamanda geri dönülebilir bir yaklaşıma olan ihtiyacın altını çizdi. İlişkilerimizi sürdürülebilir şekilde yeniden biçimlendirmek için cesaret ve kararlılık ayrıca esneklik ve anlayış gerekli. Bekleyen bazı konular onlarca yıllık anlaşmazlıklar ve çatışmalara dolanmış vaziyette. Ancak bir kilit farklılık çözüm bulmada bugünün çabalarını geçmiştekilerden ayırıyor. O da eski ihtilafların AB’nin güvenlik çıkarlarını nasıl derinden etkilediğine dair artan bilincin bulunması. Bunlar artık sadece Türkiye ile üye ülkeler arasındaki ikili meseleler olarak düşünülemez.”
Borrell, Türkiye’nin önemli bir bölgesel güç olduğunu, tarihi kaderinin AB’ye katılım olabileceğini belirterek şunları kaydetti:
“Dünyada stratejik kutuplaşmanın yeniden ortaya çıktığı bir dönemde Avrupa’nın Türkiye dahil olmak üzere demokratik dayanağını güçlendirmek kilit önemdeki bir dengeleme unsuru olabilir. Bu kesin değil ancak AB Konseyi olası bir köprü teklif etti. Şimdi bu köprüyü kurmalıyız. Tüm taraflardan gelecek açık siyasi seçimler ve taahhütlerle bunu yapabileceğimize inanıyorum. AB gerekli çabaları göstermeye hazırdır. Eğer bunu Türkiye de eşit derecede istiyorsa ve olumlu söyleminin altını takip eden eylemlerle çizerse gerginliğin azaltılmasından karşılıklı çıkara dayalı bir gündeme doğru devam edebiliriz.”