İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BOĞAZLARIN MONTRÖ KİLİDİ

 

TBMM Başkanı Mustafa Şentop: “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı Türkiye gündemine ses getirmekle beraber dünya kamuoyundan da tepkisel açıklamaları beraberinde getiren bir husus olarak gündemi doldurmaktadır. Bunun yanında Şentop’un söz konusu açıklaması da Montrö’den çekilme tartışmasını gündemin moda konusu haline getirdi.

Peki Montrö Nedir?

Montrö Boğazlar Sözleşmesi teknik olarak 20 yıllık bir zaman dilimini kapsayan bir hukuki zemine oturtulmuştur. 20 yılın ardından tarafların rızaları ile feshedilebilmesine imkan tanınmış fakat sözleşme Karadeniz’de bir denge unsuru olarak görülmüş ve taraflar arasında bir değişiklik yaşanmadan günümüze kadar hayat bulmaya devam etmiştir.

Burada bilinmesi gereken 1. Maddede teyit edilen Boğazlardan geçiş özgürlüğü ilkesinin kaldırılamayacağının varlığıdır. Yani herhangi bir fesih işlemi dahilinde bu özgürlük yok edilemeyecektir.

Montrö’nün önemi nedir?

1936’da imzalanan uluslararası sözleşme olan Montrö Boğazlar Anlaşması ile “milletler arası statüye bağlanan” ve Türkiye’nin hak ve yetkilerini sınırlandırmasını ve askerden arındırılmasını içeren dönemin şartlarındaki “Uluslararası Boğazlar Komisyonu” sonlanmış ve Türkiye’nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye’ye geçmiştir. Böylece 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile başlayan ve boğazlar sorunu sui generis (kendine özgü) özellikleriyle, deniz ulaştırması için kullanılan dünyadaki en uzun doğal ve dar su yollarından biri olan Türk Boğazları 1936 ile çözüme kavuşmuştur.

Montrö Sözleşmesi’nin amacı Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını saklı tutmakla beraber uluslararası deniz ticaretinin gerekleri bağlamında temel olarak geçiş serbestisi ilkesi benimsenmesidir. Montrö ile sağlanan boğazlar rejiminin uygulanması ve denetimi sorumluluğu Türkiye’ye verilmiş, böylelikle Türkiye bizatihi üstün çabaları ile güvenlik hakları garantiye almıştır.

Montrö, Karadeniz’ kıyısı olan ve olmayan devletler ayrımı yaparken kıyısı olmayan devletleri sınırlamıştır bu da Türkiye’ye güvenlik sınırı çizmektedir. Buna ek olarak barış zamanı serbest olan geçişler, savaş zamanı ve Türkiye’nin kendisini tehlikede gördüğü durumlar olarak yapılmış ayrım ise Türkiye’nin tehlike arz eden durumlar karşısında tedbirler almasına ve arama işlemleri gerçekleştirmesine imkan tanımaktadır. Ne kadar tonajlı savaş gemisi geçeceğine izin verip vermemek de Türkiye’deki bir güçtür. Sözleşmenin kurallarının uygulayıcısı ve denetleyicisi olması da Türkiye’nin kazanımlarından birisidir.

Anlaşılması adına sözleşmenin sağladığı güvenlik hususu dahilinde birkaç madde sıralarsak; (md. 10) kıyıdaş olmayan devletlerin denizaltıları ve uçak gemileri boğazlardan geçemez. (md. 19) savaş zamanında savaşan tarafların savaş gemilerinin geçişi yasaktır. (md. 20) savaş zamanlarında Türkiye savaş tehlikesi varsa savaş gemilerinin geçişine Türkiye karar verir. (md. 23) askeri uçakların boğazlar üzerinden geçmesine Türkiye karar verir. (md. 24) Uluslararası Komisyon’un yetkisi Türkiye’ye geçmiştir.

Uluslararası hukukçuların ortak görüşlerinden birisi, Boğazlar’ı elinde tutan bir askeri kuvvet kara ve deniz harekâtları bakımından coğrafyanın sağladığı üstünlüğü kendi lehine kullanma imkânına sahip olacaktır yönündedir.

Napolyon Bonaparte’ın “O dar Boğazları Rusya’ya bırakmaktansa dünyanın yarısını bırakmayı yeğlerim” ve Çar I. Alexandre’nın “Coğrafya benim Boğazlara sahip olmamı emrediyor; eğer Boğazlar başkasının elinde ise kendi evimin sahibi olmam olanaksızdır” bağlamındaki ortak anlamlı ifadeleri Türk Boğazları’nın tarih içerisindeki önemini vurgulamaktadır

Neden gündeme getirildi? Kanal İstanbul Projesi ile gündeme gelen ücretli geçiş meselesinin bugünkü Montrö meselesi ile bağının kurulmasına neden olmaktadır. Ancak Montrö’nün “geçiş serbestliği ilkesinin süresiz” olması ilkesi uyarınca eğer Montrö’den bir kazanç beklentisi dahilinde dile getirilmiş ise hukuken ve pratik olarak bu pek mümkün gözükmemektedir.

Anlatılanlar ışığında, Türkiye’nin haklarının ve yetkilerinin dışına itildiği darboğaz bir dönemden, sağlanması gereken güvenliğini ve egemenlikleri sınırları çerçevesinde bulunan boğazların ve yine egemenliğin gereğince alınan hak ve yetkileri içeren sözleşmeden çıkılması ne anlam ifade eder? Yerine ne koyulursa realist paradigmanın da dediği gibi “daha fazla çıkar ve güç sahibi” olunabilir?

Geçmişe dayanan ve oldukça hassas ve kırılgan dönemlerin sonucu olan söz konusu sözleşmeyi fesih etmek, yerine daha iyisinin konmaması-konamaması dahilinde birbirine geçmiş halkalar dahilinde eski hususları beraberinde getirilmesini ve milli güvenlik sorunlarına sebebiyet verecek olması olası ihtimallerden bir tanesidir.