İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Avrupa’da Demokrasinin Çöküşü

İtalya’da dün yapılan genel seçimlerde aşırı sağcı lider Gioria Meloni zaferini ilan etti. 45 yaşındaki Meloni, İtalya’da 2. Dünya Savaşı sırasında faşizmin alt edilmesi ve cumhuriyetin kurulmasından bu yana ilk aşırı sağcı başbakan olacak.

Berlin duvarının yıkılmasıyla dünyada başlayan demokrasi dalgası sonrasında Irak’ın işgali, Libya’nın talan edilişi, Suriye iç savaşı ve Afganistan’ın Taliban ile baş başa bırakılmasıyla gösterdi ki demokrasi sadece Batı’nın kendi çıkarları için kendi içinde oluşturduğu bir şeydi. Batının sistemi kendi dışındakiler için neoliberalizmdi.

Neoliberalizm burjuva demokrasisinden tutun da neofaşist yarı diktatörlüğe kadar birçok politik biçime girebilir. Bu durum her ülkenin içinde bulunduğu somut koşullara bağlıdır. 2008 sonrasında neoliberalizmin neden olduğu ekonomik ve toplumsal krizin tüm dünyada neofaşist rejimlerin yükselişe geçmesi için uygun koşullar yarattığı bir gerçek.

Peki nedir Avrupa için bu uygun koşullar sorusuna gelirsek Ortadoğu’da sömürülüp, savaştırılıp yurtlarından iltica etmek durumunda bırakılan mültecilerden başlayan, pandemi dönemiyle devam eden ve Rusya-Ukrayna savaşıyla son noktaya gelen AB ekonomik krizi. OECD’ye göre Almanya, 2023 yılında resesyona girecek. Euro/Dolar paritesi tarihinin en düşük seviyesinde. Tüm AB ülkeleri yaklaşık 30 yıldır en yüksek enflasyon rakamlarına ulaşmış durumda.

Avrupa elektrik ve doğal gaz fiyatları, 2020’ye kadar olan on yıldaki tarihsel ortalamalarının 10 katına yakın yükselmiş durumda. Avrupa’nın enerji maliyeti normal zamanlarda GSYİH’nın yaklaşık yüzde 2’sine mal oluyordu, ancak artan fiyatlar nedeniyle tahmini yüzde 12’ye yükseldi. Bu da Avrupa’nın önümüzdeki yıllarda derin bir durgunluk dönemiyle karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.

Bunun sonucu olarak Fransa’da Le Pen tarihi oy aldı. Almanya’nın yeniden silahlanma kararı aldı. İsveç’te aşırı sağcı SD ikinci parti konumuna yükseldi. Macaristan’da otoriter Orban yeniden kazandı. İtalya’da Meloni iktidara geldi. Avrupa’da sağcı ve göçmen karşıtı partiler yükseliyor. Bu kışın AB’de enerji kesintilerini de düşünecek olursak daha da yükselecek.

Avrupa uzun süredir görmezden geldiği işsizlik, gettolaşma, işsizlik , ırkçılık ve göç gibi sorunlarla kangrenleşmiş halde yüzleşiyor. Sorunun kökeninde yer alan adaletsiz küreselleşmenin çözümünü otoriterleşmede, içe kapanmada ve mülteci düşmanlığında arıyor. Oysa ki adaletsiz küreselleşmeyle dünyayı bu hale getirenler ile bugün şikayet edenler aynı topluluklar.

Açık olmak gerekirse: Avrupa fakirleşmeyecek. Halkı da bu kış donmayacak. Fakat bunu yapmak adına alacakları kararlar sonrasında AB hükümetleri halklarına karşı savunmasız hale gelecek. Protestolar, hoşnutsuzluklar kendini otoriter ve neo-faşist eğilimlerin tüm kıtaya hakim olmasıyla sonuçlanacak. Bu da demokratikleşme uğruna yola çıkan AB’nin yolun sonunda otoriterleşmesi anlamına geliyor. Yani demokrasinin çöküşü…