Bu yazı Sinan Güngör tarafından yazılmıştır.
ABD enflasyon verisi son 40 yılın en yüksek seviyesinde yani %8,5 olarak açıklandı. FED, yapmış olduğu mart ayı toplantısında politika faizini yüzde 0,25-0,50 aralığına yükseltti. Faiz oranının yükseltilmesi kararı Federal Açık Piyasa Komitesinde (FOMC) 1’e karşı 8 oyla alındı. FED’in daha önce de açıklamış olduğu gibi 2022 yılı içerisinde beklenen faiz artırımının ilk adımı tamamlanmış oldu. Peki bundan sonrası için ne olacak? Faiz oranlarının artışının ABD’de mevcut olan enflasyonları frenleyemediği görülmektedir. FED’in bu “Şahin” tutumunun devam edecek olması piyasalara neler getirecek? Enflasyon oranları artmaya devam edecek mi? Peki bu enflasyonun nedenleri nelerdir? Gelin hep beraber bu soruların cevaplarını arayalım.
Modern ekonomi tarihine bakıldığında dünyanın bir ülkesinde veya bir bölgesinde başlayan bir krizin doğrudan veya dolaylı olarak dünyanın diğer ülkelerini etkilediği bir gerçektir. 2020 yılında Çin’de başlayan “Korona virüs”(COVID-19) salgını dünya ekonomileri üzerinde gelişmiş, gelişmekte veya az gelişmiş ayırt etmeden yaralar açtı. Bu yaraya merhem olarak FED tutumunu ‘Güvercin’ olarak değiştirdi ve COVID-19’a bağlı olarak ekonomide talep daralmalarının önüne geçmek ve ekonomide yavaşlamayı azaltabilmek adına faizleri indirdi, kurtarma paketleri yayımladı, kamu desteği ve kamu harcamalarında artış yoluna gitti. Tabii sürecin böyle işlemesiyle “para emisyonunda” artış meydana geldi. Şöyle bir gelişme ile devam edelim: 1 Ekim 2020’de Wall Street on Parade’den (WSP) finans gazetecileri Pam Martens ve Russ Martens, ABD Merkez Bankasının “eylül ayından bu yana kurtarma paketleri ile 9 trilyon dolardan fazla parayı piyasaya nasıl enjekte ettiğine’’ dair kapsamlı bir rapor yayınladı. Bu durum elbet tabii güçsüz bir dolar yarattı ve 2021 yılının ikinci yarısından itibaren enflasyon olarak geri döndü. Pandemi etkilerinin azalmasıyla mevcut olan bu fazla doların piyasadan çekilmesi amacıyla FED tutumunu değiştirdi.
ABD’de enflasyonun diğer oluşum nedenleri “tedarik zincirlerinde aksama” ve “Rusya-Ukranya savaşı”na bağlı artan petrol fiyatları. Tedarik zincirlerinde olan aksamanın ana nedeni COVID-19 pandemisinin getirmiş olduğu tedbirlerin, aşılama oranlarının hızla yükselmesine bağlı olarak ortadan kaldırılmasıyla başlayan bir arz-talep dengesizliği. Sınırlamaların ortadan kalkmasına bağlı olarak artan talebin, arzı yetersiz bırakması hem ABD hem de dünya ekonomileri üzerinde bir enflasyonist baskı oluşturduğu bir gerçektir. FED bu durumun daha iyi anlaşabilmesi adı altında “Küresel Tedarik Zinciri Baskı Endeksi” adı altında bir ölçüm ve gösterge oluşturmuştur. Bu endeks kullanılan farklı ölçümlerden faydalanarak küresel arz zincirini etkileyen durumları tek bir endeks şeklinde vermeyi hedefliyor. Bu endeksin pandemi döneminde önemli bir artış gösterdiği görülmektedir.
24 Şubat 2022’de Rusya-Ukranya savaşının başlaması ile beraber yaşanan jeopolitik risk, başta petrol ve doğalgaz fiyatları olmak üzere diğer emtia fiyatlarında yükselişler meydana getirdi. Küresel emtia rallisinin neden olduğu enerji fiyatlarında yaşanan bu artış, akaryakıt fiyatlarına da yansıdı ve enflasyon üzerinde bir baskı oluşturdu. ABD hükümetinin verilerine göre ülkede enerji fiyatları mart ayına kadar geçen son bir yılda %32 artış gösterdi. Aynı dönemde gıda fiyatları da ABD’de %8,8 oranında pahalandı. Savaş öncesi dönemde de yükselmiş olan enerji fiyatlarının ABD enflasyonu üzerinde etkileri görülmekte fakat savaşın başlamasıyla yukarıda bahsetmiş olduğumuz emtia rallisinin ABD’de yaşanan fiyat artışları ve enflasyon oranına tam olarak yansımadığı söylenebilir. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, şubat ayı enflasyonunun Rusya’nın Ukrayna işgali nedeniyle petrol fiyatlarında görülen sert sıçramayı yansıtmadığını belirtti.
Psaki, “Mart enflasyonunun Putin’in fiyat artışlarına bağlı olarak olağanüstü yüksek gelmesini bekliyoruz. Enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan küresel sıkıntılar ve anormal fiyat artışları nedeniyle çekirdek ve manşet enflasyon arasında büyük bir farklılık bekliyoruz.” ifadesini kullandı. Psaki’nin 12 Nisan’da yaptığı bu açıklamalardan sonra mart ayı enflasyonun %8,5 gelmesi bu açıklamaları doğrular niteliktedir. Mevcut olan ve enflasyon üzerinde baskı oluşturan bu etmenlere kalıcı bir çözüm oluşturulmadığı sürece söylenebilir ki ABD ve dünya ekonomileri üzerindeki enflasyonun kalıcı olabilir ve enflasyon artışları görülebilir.
Yazımı bitirirken şu cümlelere yer vermek istiyorum: “Ekonomi bilimi, istediği kadar matematikle desteklensin, sonuçta içinde insanı, duyguları, krizleri barındıran bir sosyal bilim. Büyük ölçüde egemen ideolojiden, toplumların farklı yapısından, insanların düşüncelerinden etkileniyor. Zaman değişiyor, anlayışlar değişiyor, insanların yaklaşımları da değişiyor. Krizler çıkıyor ve bu krizler mevcut yapıları değiştiriyor.” Peki bundan sonrası için ne olcak sorusu için verilebilecek en güzel cevap Mahfi Eğilmez’in bir yazısında yer vermiş olduğu bu cümlelerdir.