Son bir kaç yıldır Türkiye’nin dış politikadaki temel eğilimlerinden birisi hem ABD ve Avrupa hem de Rusya ile ilişkisini ideolojik çerçeveden çıkarıp daha rasyonel bir düzleme oturtma çabasıdır.
Bu yaklaşım, Türkiye’nin kendi çıkarlarını merkeze alarak Rusya ile taktiksel düzlemden ötede daha sahici bir ilişki biçimine kapı araladı. Başka bir deyişle Rusya, Türkiye için basit bir manevra aracı değil, gerçekçi bir düzlemde ilişki kurulacak bir partner olarak ön plana çıktı. Ve bütün bu süreçte Türkiye geleneksel müttefiklerini karşısına almaktan çekinmedi.
Türkiye-Rusya ilişkisini “karmaşık” olarak tanımlamak oldukça eksik kalır. Bir tarafta; bu iki güç karşı cephelerde Suriye, Libya ve son günlerde Dağlık Karabağ’da vekaleten bir savaş yürütürken. Diğer taraftan da, savunma alanında ABD’nin hoşuna gitmeyecek şekilde bir ortaklık sürdürüyor ya da Astana Süreci gibi süreçlerde Batılı devletlerin hegemonyasının üstünde bir hegemonik yapı kuruyor.
Geçtiğimiz aylarda, NATO üyesi Türkiye, Amerikan yaptırımlarından sakınmak adına Rusya’dan satın aldığı S400 hava savunma sistemini aktive etmeyi ertelemişti. Türkiye bu hafta S400 hava savunma sistemini test edeceğini açıkladı ve Ulusal kanallarda bu sistemin Sinop’a naklinin görüntülerini paylaşıldı. Test faaliyetleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Sinop’taki Füze Test Atışı ve Deneme Alanı’nda gerçekleştirilecek. Atışlı testler esnasında, 10 adet insansız hedef uçak kullanılacağı ifade edildi. Atışlı testin önümüzdeki hafta yapılacağı belirtilirken, testler için özel bir NOTAM yayınlandı.
Görüntülerin medyada paylaşılması sebebiyle potansiyel bir Amerikan yaptırımı beklentisiyle Dolar, Türk Lirası karşısında tarihi zirvesini tazeledi. Ayrıca , ilerleyen süreçte de TL’nin dolar karşısında değer kaybının daha da artacağının bir göstergesi. Dış politikaya makro çerçeveden bakıldığında, Rusya ile sağlam olan ilişkiler her gün yeni bir teste tabi tutulurken, müttefikimiz olan Amerika ile ilişkiler her geçen gün kopmaya bir adım daha yaklaşıyor.