İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

21. Yüzyılın Yeni Fenomeni: Avrupa’da Artan Yeni Sağ

23 Temmuz 2023’te düzenlenen İspanya genel seçimlerinde oyların %33,1’ini alarak birinci olan Halk Partisi seçime damgasını vurdu. Bir önceki seçimde %20,8 oy almış olan muhafazakâr, Hristiyan, demokrat çizgideki Halk Partisi parlamentoda 47 sandalye daha kazanarak 136 sandalye ile en büyük çoğunluğu oluşturdu. Merkez sağ, sağ siyasi partilerin yükselişte olduğu Kıta Avrupa’sında bir ülkede daha seçimi birinci bitirmiş oldu.

Polonya, Macaristan gibi ülkelerde uzun zamandır etkili olan muhafazakâr sağ siyasi partiler ve hükümetlere son 1 yıl içerisinde yenileri eklenmeye devam ediyor. 2022 Almanya genel seçimlerinde sağ politikaları ile bilinen AfD (Almanya için Alternatif) partisi %10,3 oy oranıyla seçimi beşinci olarak tamamladı. Kamuoyu araştırmalarında partiye asla oy vermem diyenlerin sayısının %60’tan %53’lere gerilediği görülürken oy oranın %18 bandına dayandığı anket şirketlerince belirtilmişti. Kesin seçim sonuçları doğrultusunda bir önceki parlamentoya göre 11 sandalye kaybeden AfD’nin özellikle Berlin, Dresden ve Leipzig gibi doğu Alman şehirlerinden yüksek oranda oy aldığı görülüyor.

Sağ bir başka zaferini ise İtalya genel seçimlerinde kazandı. İtalya’nın Kardeşleri adlı sağ popülist parti ile sağ ittifak hükümeti kurabildi. İtalya’nın ilk kadın başbakanı olan Giorgia Meloni Hristiyan, muhafazakâr yanlısı ve yabancı karşıtı söylemleri ile öne çıkıyor. Konuşmalarında Fransız sömürgeciliğini eleştirdiği ve “…ben bir kadınım, ben bir anneyim, ben bir İtalyan’ım, ben bir Hristiyan’ım.” sözleriyle gündeme geliyor. İtalyan siyasi tarihinde Mussollini’den sonra en sağcı başbakan olarak gösterilen Meloni, Mussollini destekçilerinin kurduğu aşırı sağ İtalyan Sosyal Hareketi’nin gençlik yapılanmasında 15 yaşından beri aktif siyaset yapıyor.

Sağ Söylemde Ortak Payda

Kendini merkez sağ ve aşırı sağ politik çizgisinde konumlandıran partilerin programlarına ve liderlerinin söylemlerine bakıldığında ortak özellikler görmek mümkün. Bunlardan başlıcaları göçmen karşıtlığı, milliyetçilik ve ulusal kültüre bağlılık, Hristiyanlık vurgusu ve Avrupa Birliği karşıtlığıdır. Özellikle 2010’da Arap Baharı ile Kuzey Afrika’da başlayan karışıklıklar ve Ortadoğu’da yaşananlar düzensiz göçmenlerin yönünü Avrupa’ya çevirmesine yol açtı. Düzensiz göçmenler için bütçe harcamalarının yapılmasını istemeyen kitleler bugün sağ partilere eğilim gösteriyor. Avrupa Birliği’ne bağlılığa da değinen partiler AB’nin aldığı kararların ülkelerin iç siyasetinde ister istemez bağlayıcı olduğunu ve ülkelerinin dış siyasetinde milli meseleleri konularında kısıtlayıcı bir rolü olduğunu savunuyor. Bununla beraber AB’den ayrılma ve stratejik ve ekonomik iş birliği içinde kalma politikalarını daha olumlu buluyorlar.

Yeşillerin Ekonomiye Verdiği Zarar

Çevreci eko-siyasetin savunucusu Yeşiller Partileri birçok ülkede sol sosyal demokrat partiler ile ittifak yaparak iktidarda söz hakkı elde etme fırsatı bulmuşlardır. Halen birçok Avrupa ülkesinin parlamentosunda meclis grubu olan çevreci hareketin nükleer enerji ve fosil yakıtların kullanımının kısıtlandırılması gibi net şekilde savundukları söylemler ekonomilere büyük zararlar getirdi. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Rusya’ya uygulanan yaptırımların karşılığında Rusya’nın Avrupa’ya uyguladığı doğalgaz ambargosu, AB ülkelerine özellikle sanayi ve üretim sektöründe fosil yakıtlara ne kadar bağımlı olduklarını bir kez daha hatırlattı. Nükleer enerjiye karşı olan sert tavırları nedeniyle kapatılan nükleer santrallerin bir gereklilik olduğu anlaşıldı. Almanya kömür santrallerini tekrar aktifleştirme kararı alırken Fransa ise ülke genelinde 10 adet yeni nükleer santral kurma kararı almaya hazırlanıyor. Tabii yeni nükleer enerjilerle beraber büyük bir gereklilik olan nükleer yakıtı nasıl arayacağı ve nerede bulacağı ise bir bilinmez.

Türkiye’deki Durum da Çok Farklı Değil

Times dergisinin de belirttiği gibi; 2023 Türkiye Genel Seçimleri, 2023 yılının en önemli seçimiydi. Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 4 farklı Cumhurbaşkanı, 24 farklı siyasi parti, 151 bağımsız milletvekili adayı ve 5 farklı ittifak yarıştı. Seçim sonuçlarında Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması, ikinci tur destek açıklamaları, partilerin aldıkları oy ve vekillikler değerlendirildiğinde siyasal İslamcı, muhafazakâr ve milliyetçi trendin Türkiye’de yükselişte olduğu görülüyor. Özellikle Türkiye’deki mülteci ve göçmen sorunu, milli kimlik siyaseti ve terörle mücadelenin dile getirilerek seçim propagandasının temellerini oluşturması Türkiye’deki sağ ve merkez sağ kültürünün Avrupa’dakinden çok da farklı bir çizgide olmadığını gösterdi.

Sağın Yükselişine Ne Sebep Oldu?

Avrupa’da artan sağı klasik ‘’Hristiyan Demokrat Sağı’’ olarak değerlendirmektense “yeni sağ” olarak görmek daha doğru olur. Nitekim klasik Avrupa muhafazakâr sağının tüm bileşenlerini içermemektedir. Yükselişteki yeni fenomen, milli kimlik kaybının yaratıldığı bir ortamda klasik tutucu ve liberal anlayıştan daha farklı. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren şiddetini daha da arttıran küreselleşme olgusunun işlemediği yer kalmamış durumda. Kozmopolit yaşam kültürü ve ulusal kimliklere yansımaları, uluslararası iş birliklerinin dış politikaları bağlaması ve özellikle pandemi sürecinin yarattığı etki siyasal kültürde de bir yansıma yarattı. İşin özüne baktığımızda sağ, merkez sağ ve aşırı sağ siyasetinin ve bunları savunan partilerin revaçta olması etkiye tepki prensibine dayanıyor. Küreselleşmeci ve neo-liberal politikaların karşısında alternatif politikalar geliştirmekte zorlanan merkez sol, sosyal demokrat siyasetçi partiler karşısında toplumlar alternatif üçüncü yollar arıyor. Bu arayışlarını da yeni sağda bulabiliyorlar. Çünkü günümüz yeni sağının en çok beslendiği unsur halkta da karşılık bulan popülizmdir.