KKTC devleti bu yıl 40. yaşına girecek. KKTC, kuruluşundan günümüze kadar olan süre zarfında devlet olmanın tüm şartlarını yerine getirdi ve devleti ileri taşıyan kurumlar kurdu. Sosyo-ekonomik ve siyasi açıdan uluslararası arenada tanınmış birçok devletten daha ileri bir konuma geldi. KKTC günümüzde uluslararası hukukta devlet olmanın asgari şartlarını belirleyen Montevideo Konvansiyonu’nun öngördüğü tüm şartları karşılıyor. Buna rağmen uluslararası camiada hâlen bir devlet olarak tanınmaması ancak meselenin politik boyutlarıyla açıklanabilir.
Uzun yıllar boyunca adada federasyon kurulması için görüşmeler yürütüldü ancak bu görüşmeler bir neticeye ulaşmadı. Taraflar çözüme en çok Annan Planı ile yaklaştı ama o da planı Türk tarafının kabul etmesine rağmen Rum tarafının reddetmesi nedeniyle hayata geçirilemedi.
Rum yönetimi, Enosis rüyalarına karşı egemen devleti yaşatmak ve tanınmasını sağlamak isteyen KKTC’nin kurucusu Rauf Denktaş’ı uzlaşmacı biri olmadığını ve onun yüzünden adadaki federasyon görüşmelerinin bir sonuca varamadığını savundu. Denktaş ise hem KKTC’de hem de Türkiye’de siyasetin üst perdesindeki kişilerin eleştirilerinin hedefi oldu. Hatta Denktaş’a ‘’Mr. No’’ lakabını taktılar. Ancak, Denktaş’ı en sert eleştirenlerden ve de adada federasyon temelli bir çözümün mümkün olacağının en güçlü savunucularından Mehmet Ali Talat da Cumhurbaşkanı seçildikten sonra katıldığı görüşmelerden netice alamayınca “Daha Ne Yapayım? Gidip Kendimi Saray Önünde Asayım Mı?” diyerek çaresizliğini dile getirdi. Talat’ın bu isyanı adada çözümsüzlüğe sebep olan tarafı anlamak açısından değerli bir anekdottur.
Bugün KKTC, Kıbrıs’ta olası çözüm için egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı ve federasyon çözüm şeklinin yok sayıldığı ve Türkiye’nin de tam destek verdiği bir politika benimsiyor. 2022 senesi bu politikanın temellendiği ve uluslararası camiada tanıtıldığı bir dönem oldu ve bu yolda değerli kazanımlar elde edildi. En çarpıcı gelişme ise KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edilmesi oldu. Ardından Azerbaycan iktidarındaki Yeni Azerbaycan Partisi Genel Başkan Vekili Tahir Budaqov, 20 Aralık’ta KKTC’ye gelerek Başbakan Ünal Üstel ve Ak Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş ile “3 Devlet Bir Millet” başlığıyla düzenlenen toplantıya katıldı. Aynı zamanda Kapalı Maraş’ı da ziyaret eden Budaqov’ın, “Azerbaycan KKTC’nin tanınmasına destek olacak.” açıklaması gelecek süreç için önemli bir mesajdır. Ayrıca Gambiya Devlet Başkan Yardımcısı Badara Joof’un, adaya gelerek KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesi ve dönüş için Ercan Havalimanı’nı kullanması değerli bir adımdı. Tüm bu olumlu gelişmelere ek olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’in 77. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada tüm dünya liderlerine KKTC’nin resmen tanınması için yaptığı çağrı tarihi önem taşıyor. Böylece, Türkiye sadece KKTC halkına ve haklı mücadelesine sahip çıkmakla kalmamış aynı zamanda KKTC halkının temsil ettirilmediği Birleşmiş Milletler’de onların sesi olmuştur. Erdoğan’ın yaptığı konuşma, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm politikasından geri dönüşün olmadığının vurgulanması bakımından da ayrıca önem taşır.
Ayrıca Ukrayna-Rusya Savaşı nedeniyle Moskova ile Rumların ilişkilerinin gerilmesi de KKTC’ye stratejik olarak büyük fayda sağladı. Rusya’dan Ercan Havalimanı’na direkt uçuşların başlayacağı gibi haberlerin yayılması hâlihazırda bu yönde arka kapı diplomasilerinin yürütüldüğüne kanıt niteliğindedir. Eğer Türkiye de Rusya ile son zamanlarda derinleşen ilişkilerini kullanarak ve mâkul tavizler karşılığında Rusya’nın KKTC’yi tanımasını sağlarsa bu Rusya’nın hemen peşinden birçok devletin KKTC’yi tanımasıyla sonuçlanır. Her ne kadar gerçekleşmesi zor bir senaryo gibi görünse de bunun üstüne gidilmelidir. Olağanüstü zamanlar değerli fırsatları yanında getirebilir ve bu fırsatları değerlendirmek gerekir. Ben Rusya’nın böyle bir pazarlığa sıcak bakabileceğini düşünüyorum ama burada önemli olan nokta verilecek tavizin ne olduğudur. Eğer Rusya ile bu konuda bir pazarlık gerçekleşecekse şu andan daha uygun bir zaman olamaz.
Tüm bu gelişmeler ışığında bir değerlendirme yapacak olursak 2023 yılının KKTC’nin tanınma yolunda daha fazla somut adımlar göreceğimiz bir yıl olacağı sonucuna varabiliriz. KKTC’nin sabır ve kararlılıkla yürüttüğü tanınma mücadelesinde Türkiye her zaman güçlü bir destek vermelidir. Bu noktada benimsenen iki devletli siyasetin Türkiye’nin iç siyasetinde yaşanacak dönüşümlerden ve krizlerden etkilenmemesi, mücadeleye siyaset üstü bir dava olarak bakılması hayati önem taşır.