Türkiye diplomaside yeni bir Orta Doğu ve Kuzey Afrika stratejisi kurgulamaya çalışıyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde önemli temaslar gerçekleştirildi.
Önce Hulusi Akar, Mevlüt Çavuşoğlu ve Hakan Fidan Libya’yı ziyaret etti. Sonrasında Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki bir heyet Mısır’a gitti. Türkiye’nin yeni BAE elçisi görevine başladı. Son olarak Erdoğan , Suudi Arabistan Kralı El Suud ile telefonda görüştü.
Türkiye ilişkilerini normalleştirmek adına temas kurmaya ve yeniden ilişkilerini olumsuzdan olumluya çevirmek istiyor. Türkiye ; Müslüman Kardeşler örgütünü (İhvan) açıktan desteklemesi, İhvan kökenli cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin seçim kampanyasına katkı sunmasıyla başlayan 8 yıllık süreçte kaybettiklerini tekrar kazanmak istiyor.
Mısır, Arap dünyasının lideri. İslam âleminde ağırlığı var. Türkiye, İran ve Mısır, İslam ülkeleri arasında, tarihi, siyasi, kültürel ağırlıklarıyla öne çıkarken; Mısır ve Türkiye’nin, Osmanlı geçmişi nedeniyle, aralarında özel bir bağ da bulunuyor. Mısır’ın ABD’yle, İsrail’le ilişkileri güçlü. Rusya’yla dengeleri gözetiyor. Suudi Arabistan’la yakın ilişkilere sahip.
Mısır; son yıllarda hep Türkiye karşıtı bir dış politika izledi. Bunda, Türkiye’nin dış politikada yaptığı büyük yanlışların da etkisi var. Türkiye’nin, Mısır’ın iç siyasetine karışması, Mısır’daki adaylar, partiler arasında taraf olması, İhvan liderlerine kucak açması, İhvan medyasına yayın yapma imkânı vermesi yanlıştı.
Aynı şekilde , Suudi Arabistan ve BAE de son yıllarda Türkiye karşıtı bir dış politika izledi. Buradaki en büyük yanlışta ülkelerin kendi aralarındaki ilişkilere müdahil olup Katar’ın tarafında yer almasını ve yine kendileri için tehdit gördükleri Müslüman Kardeşler örgütünü (İhvan) desteklemesini söyleyebiliriz.
Bu yanlışlar, Doğu Akdeniz’de ülkemizi daha da yalnızlaştırdı. Mısır’ın Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’yle yakınlaşmasını da hızlandırdı. Bu ülkelere İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD ve Avrupa Birliği destek çıktı.
Mısır’ın Türkiye’yle yakınlaşmasına karşı olan güçler var. ABD ve AB, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları karşı. Atina’nın sitemleri ve telaşı dikkat çekici. Bu da 8 yıllık inadın ne kadar yanlış olduğunun ve bugün yapılanların ne kadar önemli olduğuna dair önemli bir işaret.
Türkiye’nin yapması gerekenler ise belli. Bu adımları , Suriye adımı izlemeli. Laikliğin sadece iç siyasette değil, dış siyasette de ne kadar önemli olduğu, mezhepçi siyasetin içeride ve dışarıda ülkemize ne kadar zarar verdiği görülmeli.
Ankara – Kahire işbirliğinin, Türkiye’nin elini Doğu Akdeniz’de, enerji rekabetinde, Suriye siyasetinde ve Yunanistan’a karşı güçlendireceği; Libya’da çözüme katkı sunacağı unutulmamalı. Geçen 8 yıl ise neden diye sorgulanmalı …