Peki bunun ikili ilişkilerde yansıması ne olacak? Halihazırda İsviçre-AB arasında kapsayıcı bir çerçeve antlaşma bulunmuyor. Aksine serbest ticaret, seyahat serbestisi ve vergilendirme ile sınırlar olarak üç ana başlıkta 110’un üzerinde sektör özelindeki antlaşma ilişkileri şekillendiriyor.
Bu antlaşmaların yer yer uyumsuzluk göstermesi ve gelecekteki bağları kuvvetlendirme isteği iki tarafın 2014’te ortak masada genel bir antlaşma altında işleri kolaylaştırma çabasına sebep oldu. 2018’de geçici bir antlaşma hem sektörel antlaşmalar tek çatıda topladı hem de İsviçre’ye AB ile iletişimini derinleştirme fırsatı sundu.
Ancak İsviçre antlaşmayı tasdik etmeden önce iç siyasetteki partnerlerle tartışmaya karar verdi ve bu süreci durdurdu. Masaya geri döndüğünde İsviçre hükümeti üç ana başlıkta şikayetleri sunarak değişim istedi: devlet ekonomik desteği, seyahat serbestisi ve İsviçre’de çalışan AB vatandaşlarının sosyal sigortası.
Bu dönüşle beraber tartışmalar yeniden alevlense de geçtiğimiz üç sene bir gelişmeye gebe olmadı ve Çarşamba günü İsviçre masadan kalktı. Avrupa Komisyonu müzakerelerin ana amacına yani AB ortak pazarında ticaret yapan tüm ülkelerin aynı şartlarla karşılaşmasına dikkat çekerek eşitlik ve hukuki bilinirliği vurguladı.
Komisyon ayrıca yayımladığı raporda bu antlaşma olmadan ilişkilerin günümüz şartlarına uyarlanamayacağını ve varolan antlaşmaların uzun vadede eskiyeceğini ve güçlerini yitireceklerini belirtti. Bunun da İsviçre-AB antlaşmalarını kötü yönde etkileyeceğini hatırlattı. Şu anki antlaşmaların hala yürürlükte kaldığını unutmamak gerekiyor.
Müzakerelerin kesilmesinin ticari etkileri şimdiden hissediliyor. Üçüncü ülke statüsüne düşürülen İsviçre’nin tıbbi teknoloji firmaları artık Avrupa Birliğine gümrük vergisiz mal ihraç edemiyor. Başka pürüzlerin de çıkması imkanlar dahilinde görülebilir. İki taraf masaya tekrar oturmaya karar verecek mi şimdilik müphem.