İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

G7 Zirvesinde Çevre Anlaşmazlığı!

47. Zirvesi 11-13 Haziran arasında Britanya’da gerçekleşen G7 toplantısı, Dünyanın en büyük liberal demokrasilerini ve gelişmiş ekonomilerini bir araya getirdi. Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya’nın iklim krizinin nasıl çözüleceği konusundaki fikir ayrılıkları tekrar gün yüzüne çıktı.

DÜN NELER YAŞANDI?

İlk önce düne göz atalım. Avrupa Birliği Komisyonu lideri Ursula von der Leyen ile ABD Başkanı Joe Biden’ın görüşmesinde Avrupa Birliğinin temmuzdan itibaren demir, çimento, alüminyum, elektrik ve gübre endüstrilerinde uygulayacağı karbon vergisinin gündeme geldiği duyuldu.

AB’nin amacı hem iç pazarda katı karbon düzenlemeleri ile karşılaşan firmaların üretim merkezlerini yurt dışına taşımanın önüne geçmek hem de üçüncü ülkelerdeki firmaların haksız rekabetle bu şirketlerin önüne geçmesini engellemek. Bu teklife Avustralya’nın karşı çıktığını daha önce haberleştirmiştik.

Bu aşamada tüm G7 ülkelerinin 2050’ye kadar sıfır-karbon politikasını benimsemelerine rağmen Japonya ve ABD’nin bir vergiye şüpheci yaklaştığı biliniyor. İki ülke de bu tarz bir karar almadan önce Avrupa Birliğinin Kasım’da Glasgow’da gerçekleşecek olan BM İklim Değişikliği Zirvesi (COP26)’yı beklemesini öğütlüyor. Burada gelişmekte olan devletlerin neler yapacağı sinyalleri görülebilir.

Bu aşamada iki ülkenin de ulusal bir karbon fiyatlandırma sistemi olmadığını hatırlatmak gerek. Ayrıca Joe Biden’ın çalışması gereken Kongre’nin çevre problemlerini bir polarizasyon konusu yaptıklarını göz önüne alınca böyle bir yasanın çıkması hayli az ihtimalli görünüyor.

Avrupa Birliği, bu isteksizliğin AB endüstrilerinin diğer gelişmiş ülkelere taşınıp AB’ye ihracat yoluyla karbon sızıntısı yapmasından korkuyor. Diğer G7 ülkeleri şu ana kadar bir karbon vergisindense gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir enerji alt yapılarına katkı sağlayacak yatırımlar önerse de herhangi bir ekonomik taahhüt ortaya çıkmadı.

BUGÜN NELER OLDU?

Zirvenin son günü, bugün, ise net karbon emisyonlarını sıfıra indirmek konusunda bir kriz yaşanıyor. Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık, 2030 yılı itibariyle kömür tüketiminden tamamen çıkacaklarını açıklamışlardı. Ancak G7 ülkelerinin ortak yayımladıkları iletişim raporunda ortak bir tarih yer almadı.

Karbon ağırlıklı enerji kaynaklarının kullanımının azaltılmasının “hızlandırılacağı” gibi müphem bir ifadenin yer aldığı rapor, bazı ülkelerin bu durumda enerji talebini karşılayamayacakları için rafa kaldırılmışa benziyor. Yine de raporda biyoçeşitlilikten okyanusların temizliğine, yeşil ekonomiden iklim krizine pek çok çevresel konunun vurgulanması dikkat çekiyor.

BRİTANYA’NIN DİPLOMASİ HAMLESİ

Geleneksel olarak her ev sahibinin G7’ye dahil olmayan belirli ülkeleri çağırması devam etti ve bu senenin davetlileri (Hindistan, Avustralya, Güney Kore, Güney Afrika) dikkat çekti. Çin ile son dönemlerde arası limoni olan bu dört büyük kömür tüketicisinin çağrılması aynı zamanda post-Brexit sürecinde Britanya’nın yeni ufukları olarak da görülebilir.

Brexit sonrası diğer ülkelerle ticaret antlaşmaları yapmaya çalışan Britanya en çok gelişmeyi Avustralya nezdinde kat etmesine rağmen dikkatli çünkü diğer birçok ülke Avustralya ile olan antlaşmayı kendileri için baz alacağını çoktan açıklamış durumda. Diğer ülkelerle de hem COVID-19 aşı diplomasisi hem de ticaret partnerliği öne çıkıyor dersek abes kaçmaz.