İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransız Ekonomi Bakanından AB’ye Mesaj!

Fransız Ekonomi ve Finans Bakanı Bruno Le Maire, bu hafta içinde Politico gazetesine verdiği röportajda Avrupa Birliği’nin yeni bir mali politika belirleme yoluna gitmesi gerektiğini söyledi. Peki bu açıklama bize ne anlatıyor?

Eurozone’un temelleri neler?

Bunu anlayabilmek için öncelikle Eurozone’un ortaya çıkmasıyla birlikte kurulan Avrupa Merkez Bankasının rolünü kavramak ve sistemin nereden açık verdiğine ışık tutmak yararlı olacak. 1998’de kurulan Avrupa Merkez Bankası (European Central Bank – ECB), Euro kullanan ülkelerin para politikalarında tek yetkili merci.

Yani dolaşımdaki Euro miktarını belirlemek anlamında AB üyelerinin tek bir merkezi otoriteye bağlı olduğunu söylemek mümkün. Ancak geç 90’larda mali politika üretme haklarından feragat etmek istemeyen üye devletler bu ayrıcalıklarını tek bir elde toplamayı reddetti.

Bu sayede Yunanistan gibi kimi ülkeler “Almanya’nın hesabından” istedikleri kadar ucuza kredi alıp bunu gönüllerince harcayabildiler fakat 2008 Ekonomik Krizi ile bu düzenin sürdürülemeyeceği ayyuka çıktı. AB genelinde ülkenin bütçe açığının GDP’nin %3’ü, ulusal borcun da GDP’nin %60’ını geçmemesi kararlaştırıldı.

Pandemi nasıl karşılandı?

Ancak pandemi dönemi diğer her kurumu olduğu gibi AB’yi de istisnalar yapmaya itti. Halk sağlığının kritik önem arz etmesi sebebiyle bu yükümlülükler COVID süresince kaldırılmıştı; ancak geçen hafta Avrupa Komisyonunun bu muafiyetleri 2023’e uzatma kararına Le Maire tepkili.

Kuralların bu süreçte tamamen ilgasındansa gözden geçirilmesini desteklediğini söyleyen Bruno Le Maire, AB üye devletlerinin tüketimi artırmak için bütçe açığını göze almadan yaptıkları harcamaları eleştirdi. Kurallarda esnekliğin mecburiyetini kabul eden Le Maire, nasıl bir “yumuşatma” önerdiğini açıklamadı.

Almanya ne durumda, Fransa bunu uygulayabilir mi?

Almanya’nın da bu kuralları hepten lağvetmektense bir evrime sokarak Avrupa Birliği bütçe entegrasyonunu devam ettirmekten yana olduğunu ileri süren Le Maire, bu süreçte özellikle “çalışkan ve tutumlu” Kuzey ile “tembel” Güney klişelerinden kaçınmanın önemini vurguladı.

Le Maire’in bu açıklamalarının hem AB’de hem Fransa’da nasıl bir sonuç vereceğini gelecekteki günlerde göreceğiz. 2022’de Başkanlık seçimine giderken solun “Macron’a bu sefer Le Pen karşısında bile oy vermeyeceğiz.” açıklaması karşısında iktidarın önerdiği denetimli harcama modelini ülke içinde uygulayabileceği şüpheli gözüküyor.